Her bankta bir emekli

Yaşlı nüfusla birlikte emekli sayısı da artıyor. 10 bin lira maaşla nasıl yaşanır, sosyal hayat nasıl sürdürülür? Tüm Emeklilerin Sendikası Genel Başkanı Ergen “Bir kafede çay içmek bile imkansız. Boş bank bulan emekli kendini şanslı sayıyor. Sosyal hayat bu” diyor. Bu arada AKP’nin ‘kimsesizlerin kimsesi’ olmadığını veriler ortaya koydu. Gelir dağılımı eşitsizliği zirve yaptı. Orta gelirlilerin milli gelirden aldığı pay geriledi. “Nas” söylemine dikkat çeken Prof. Dr. Günçavdı "İktidarın ekonomideki tercihleri, hem gelir hem de servet dağılımını emekçi aleyhine bozdu. Veriler, ülkede gelir dağılımı eşitsizliğinin bugüne kadarki en yüksek seviyeye ulaştığını gösterdi. Yoksul ve orta gelirlilerin kaybı büyük olurken zenginlerin kazançları arttı. Başkanlık rejiminin ülkeye ve ekonomiye verdiği zararı gösteren veriler iktidarın da kime hizmet ettiğini net bir şekilde ortaya koydu" dedi

Yaşlı demek evde kalmak demek

Bugün yaşlılık demek evde olmak demek çünkü. Avrupa'da 80 yaşında dünyayı geziyor bizde 60 yaşında evden adım atamıyor. Emeklilik eşittir evde kapalı kalmak. Şimdi parklara bir bakın. Her bankta bir yaşlı. Mercer’in her yıl gerçekleştirdiği küresel emeklilik endeksi sonuçlarına göre Hollanda, emeklilik endeksinin ilk sırasına yerleşirken Türkiye listenin 44’üncü sırasında yer aldı. Dünya nüfusunun yüzde 64’ünü kapsayan 47 emeklilik sisteminin karşılaştırıldığı raporda, 50’den fazla gösterge değerlendirildi.Döneminde bireysel emeklilik birikiminin belirli bir bölümün aylık maaş olarak alınmasının zorunlu kılınması tavsiyeleri yer alıyor.

Günde 1087 kişi yaş eşiğini aşıyor

Son beş yılda yaşlılar arasına 1 milyon 556 bin 284 kişi katıldı. Günlük ortalama 1087 kişinin 65 yaş eşiğini aştığını ortaya koyuyor. Duruma böyle baktığımızda meselinin boyutu daha fazla ortaya çıkıyor. Yaşlılık sürecinin sorunları ile emeklilerin sorunları iç içe geçiyor. Her ne kadar 65 yaşın altında emekliler olsa da asıl sorun bu yaştan sonra başlıyor. Çalışmayan ve tek geliri emekli maaşı olan milyonlar için durum iç açıcı değil. Üstelik bundan sonra emekli olacaklar için durum daha da zor. Bir yandan uzun prim günleri diğer yandan düşük emekli ücretleri. Artan enflasyon karşısında maaşları sürekli eriyen emekliler son dönemde alanlara çıkan en büyük grupların başında geliyor.
Nasıl gelmesin; Son zam öncesine kadar ortalama emekli maaşının 7 bin 211 lira olduğu biliniyor. Asıl önemlisi emeklilerin milli gelirden aldığı pay sürekli düşüyor. Emekli maaşlarının gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYH) oranında Türkiye 36 Avrupa ülkesi içinde sondan ikinci sırada yer aldı.

Euronews’in ‘Eurostat’ verilerinden derleyerek hazırladığı habere göre 2021 yılında emekli/yaşlı ve dul/yetim maaşlarının GSYH’den aldığı pay Türkiye’de yüzde 6,1 olurken AB ortalaması yüzde 13 oldu. Durum buyken emeklilerin insanca yaşam talebiyle başlattıkları hak mücadelesi genişleyerek sürüyor. Emeklilerin durumunu, Tüm Emeklilerin Sendikası Genel Başkanı Zeynel Abidin Ergen anlattı. Ergen ;emeklinin iki yönlü bir mücadele. verdiğini bunun İnsanca yaşam hakkı için ekonomik bir mücadele. İkincisi demokratik kazanımların güvence altına alınması ve ülkelerin demokratikleşmesi için. Demokraside olmadığı hiçbir yerde zaten güvence de olmaz, ekonomik özgürlük de olmaz.

Türkiye Avrupa’da en düşük emekli maaşına sahip ülkedir. Fransa, Almanya, İtalya'yla kıyaslayalım. Mesela 1500, 1800 avro. Şimdi avro bazında düşündüğümüzde çalışanlarla bile kıyaslanamaz. Türk lirasına çevirerek bakarsak 48-50 bin olmalı. Ancak Balkan ülkeleriyle kıyaslanabilir.

En az 25-30 bin lira olmalı

Şimdi 2000 öncesi ve sonrası diye ayıralım. Yirminci yüzyılın son çeyreğinde piyasada ne para edecekse onun üzerine özelleştirme ve benzeri ataklarını yaptı. Yani eğitimi, sağlığı özelleştirdi. Onları ranta çevirdi vesaire. Aynı şeyi emekliler üzerinde de yapıldı.
Maaşlar düşük tutuldu
Emeklilerin maaşlarını düşük tutmaya çalıştı. 2008’de emeklilere maaş bağlama oranları çok düşürüldü, çalışma süreleri uzatıldı. Maaşının yüzde 70’ini emekli maaşı olarak alırken kademe kademe azaltılarak yüzde 28’lere kadar geriledi. Yani 100 lira maaş alıyorsa emekli olunca 28 lira bağlandı. Normalde 100 lira kazanan birisinin en az 70 lira emekli maaşı olmalı. Bugün konuştuğumuz kök maaş düşüklüğünün kaynağı da bu maaş bağlama oranlarını. Bir tanesi de primlerinin güncellenmesi. Çevrilmede gayrisafi milli hasıladaki payımız yüzde 100’den 100’den 100’de 30’lara düşürüldü. Refah payı falan almıyoruz. Bunlar hep emeklilerin aleyhine gelişiyor. Yani attıkları her adım geriye götürüyor. Bugün 2000 öncesi mevcut kurallarla hareket edilse bugün en düşük emekli maaşı 25 bin ila 30 bin arası olacaktı. Bize bu yapılanı reform adı altında yutturmaya çalıştılar.

Emekli yeterince örgütlü değil

O dönem emekli örgütlenmesi çok zayıftı, çok cılızdı. Ama çalışanların sendikaları da bu işi toplumsal bir harekete dönüştürüp bunun önüne barikat oluşturamadı. Çünkü bu emeklilerin değil emekli olacakların da sorunuydu. Bugün son zamla 10 bin lira en düşük maaş. Ve en az 6 milyon emeklinin bu maaşı aldığı düşünülüyor. Çünkü tam açıklanmadığı için bilemiyoruz 6-9 milyon arası olduğu söyleniyor.

En erken emekli olunan ülkesiyiz…

İşte bu da seçim politikası. EYT yapıldı. Ama iyi mi? 45 yaşında emekli olmak avantaj gibi gözükse de 5 yıl sonra bu kişilerin durumu ne olacak görme imkanınız var mı bugünden? Prim gününe bakın; Biri 9 bin, diğeri 5 bin 400 gün ödemiş. Bunların hepsi en düşük emekli maaşını alıyor. Bir de koşullara bakalım Avrupa'daki bir adam 75-80 yaşında dünyayı dolaşıyor. Ama bizde emekli olsa da çalışmak zorunda. 2008 sonrası işe başlayan 65’inde emekli olacak. Yani emeklinin sorunu seçime endeksli gidiyor. Yani emeklilik hakkını ve primlerini gelirlerini seçimle doğru orantılı olarak kullanan bir iktidardan bahsediyoruz. Bir hak olarak değil de “Ben bu seçimi nasıl kazanırım” üzerinden. Şimdi EYT ile emekli olanların bir bölümü kayıt dışı çalışmaya başladı. Senin sosyal güvencen var seni sigortalı da yapmıyorum diyor. Zaten iş bulmak zor ne yapacak.Emekli birinin çalışması değil mesele çalışmaya ve kendi düzeyinin altında çalışmaya mahkum edilmesi, ucuz iş gücü olarak görülmesi. Fen öğretmeni arkadaşım inşaat bekçiliği yapıyor mesela. Kahvehanede çaycılık yapıyor.

Sendikalara engeller çıkartılıyor

Başka bir tanesi bizim sendikal güvence. Yani sendikalarıa sürekli engeller çıkarılıyor ve sürekli kapatma davaları açılıyor. Bunun çözülmesi lazım. Yani örgütlenme özgürlüğünü de kendilerinin kaldırılması lazım. Temel sorunlarımızdan biri sağlık. Hastaneye erişimi, tetkiklerin yapılması bir hassasiyet gerekiyor. Devlet hastanelerinde günler sonraya randevu veriliyor. Özeli karşılamak imkansız. Katkı paylarının da alınmaması gerekiyor. Bir diğeri yerel yönetimlerin tıpkı kreş açması gibi bakımevi, huzurevi açması gerekiyor. Bir de tüm bunları yeniden vurgulamalı. Hani bu bir lütuf değil. Bu insanlar yıllarca bunun karşılığını almadan peşin ödediler. Şimdi yaşlıların kaliteli bir şekilde yaşlanmasını sağlayıcı düzenlemeler gerekli.

Zenginlerin ‘kimsesi’

AKP’nin ‘kimsesizlerin kimsesi’ olmadığını veriler ortaya koydu. Gelir dağılımı eşitsizliği zirve yaptı. Orta gelirlilerin milli gelirden aldığı pay geriledi. “Nas” söylemine dikkat çeken Prof. Dr. Günçavdı "İktidarın ekonomideki tercihleri, hem gelir hem de servet dağılımını emekçi aleyhine bozdu. Veriler, ülkede gelir dağılımı eşitsizliğinin bugüne kadarki en yüksek seviyeye ulaştığını gösterdi. Yoksul ve orta gelirlilerin kaybı büyük olurken zenginlerin kazançları arttı. Başkanlık rejiminin ülkeye ve ekonomiye verdiği zararı gösteren veriler iktidarın da kime hizmet ettiğini net bir şekilde ortaya koydu" dedi. Kendine ‘kimsesizlerin kimsesi’ diyen AKP iktidarının yoksulun ve emekçinin değil, zenginin yanında olduğu bu verilerle bir kez daha görüldü. TÜİK, gelir dağılımı istatistiklerinin hesaplandığı Gelir ve Yaşam Koşulları Araştırması 2023 yılı sonuçlarını açıkladı. 2022 yılını referans alan araştırmaya göre en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik grubun toplam gelirden aldığı pay bir önceki yıla göre 1,8 puan artarak yüzde 49,8’e çıkarken en düşük gelire sahip yüzde 20’lik grubun aldığı pay 0,1 puan azalarak yüzde 5,9 oldu.

i1.jpg

Orta gelirliler çöktü

TÜİK verileri son yıllarda en düşük ve en yüksek gelire sahip yüzde 20’lik kesimler dışında kalan, ikinci, üçüncü ve dördüncü yüzde 20’lik kesimin yaşadığı kaybı net bir şekilde gözler önüne serdi. Bu üç grubun gelirden aldığı toplam pay geçen yıl itibarıyla yüzde 45,94’ten yüzde 44.30’a geriledi. Söz konusu yüzde 60’lık kesimin toplam gelirden aldıkları pay, 2006’ya kadar giden veri setinde ilk kez yüzde 45’in altına düştü. 2013’te bu üç grubun aldığı pay 47,7’ydi ve en yüksek 20’lik kesimin üstündeydi. Ancak o günden bugüne ikinci, üçüncü ve dördüncü grubun aldığı payda yaşanan düşüş ülkedeki orta gelirlilerin durumunu da gösterdi.

Gelir dağılımı eşitsizliği

Gelir dağılımı eşitsizliği ölçütlerinden olan Gini katsayısı da rekor düzeye ulaştı. Gini katsayısının sıfıra yaklaşması gelir dağılımında eşitliği, bire yaklaşması gelir dağılımında bozulmayı ifade ediyor. En son yapılan araştırma sonuçlarına göre Gini katsayısı bir önceki yıla göre 0.018 puan artış ile 0.433 olarak tahmin edildi. Son araştırmaya göre Gini katsayısı 2006’ya kadar giden veri setindeki en yüksek seviyeye ulaştı. Sosyal transferler hariç tutulduğunda ise gelir dağılımdaki bozulmanın daha da kötüleştiği gözler önüne serildi. Araştırmada tüm sosyal transferler hariç tutulduğunda Gini katsayısı 0.520, emekli ve dul yetim maaşı dâhil edilip diğer tüm sosyal transfer gelirleri hariç tutulduğunda ise 0.445 olarak hesaplandı.

Sosyal transfer

Toplam gelir içerisinde en yüksek payı, bir önceki yıla göre 2,3 puan artarak yüzde 48,5’e yükselen maaş ve ücret geliri aldı. Sosyal transfer gelirinin toplam gelir içerisindeki payı ise bir önceki yıla göre 2,6 puan azalış göstererek yüzde 17,6’ya geriledi. Sosyal transferler içerisindeki en büyük oranı da yüzde 88,4 ile emekli ve dul-yetim aylıkları oluşturdu.

Sosyal yardımla oy devşirme

CHP Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat, "Türkiye, AKP eliyle derin bir yoksulluğa sürüklenmiş, halk terör ile, beka ile tehdit edilerek servet transferi kamufle edilmiştir. Ülkemiz bir an önce bu akıl tutulmasından kurtulmazsa, toplum olarak çok daha ağır faturalar ödenmek zorunda kalacağız" dedi. Vergi Uzmanı Ozan Bingöl, "En zengin yüzde 20 ile en yoksul arasındaki fark 8 katın da üzerine çıkmıştır! Zenginin daha zenginleştiği, fakirin daha fakirleştiği bir düzen! Ve sonucunda artan sosyal yardımlarla fakirlikten oy devşirme sistemi tıkır tıkır işliyor" görüşünü dle getirdi.

İşçiden alıp patrona verecekler

AK iktidarında çalışanların vergi yükü her geçen gün artarken, işçilerin güvence olarak gördüğü İşsizlik Fonu da işverene kaynak oldu. CHP Milletvekili Ali Öztunç, emekçiler üzerindeki vergi yüküne dikkat çekerek, "Geçen yıl dolaylı vergiler yüzde 101,4 artarak 2,94 trilyon TL’ye yükselirken, doğrudan vergiler ise yüzde 74,6 artarak 1,55 trilyon TL’ye çıktı. İşçiler Aralık 2023’te patronlardan yüzde 322 daha fazla vergi ödedi" ifadelerini kullanmıştı. AKP iktidarı döneminde işsiz kalanların yeni iş bulana kadar güvence olarak gördüğü İşsizlik Fonu, işverene kaynak oldu. 2022’de işsize ödenen paranın neredeyse 2.5 katı işverene verildi. 2022’de işverenlere yapılan teşvik ve destek ödemeleri ise 28.6 milyar lirayı bulurken, aynı dönemde işsizlik ödeneğini hak edenlere verilen ödeme ise 12.2 milyar TL’de kaldı.

i2-001.jpg

Başkanlık sistemi yoksullaştırdı

İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) İşletme Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Öner Günçavdı, gelir dağılımında AKP’nin göreve geldiği noktaya geri dönüldüğünü kaydetti. Zenginlerin zenginleştiğini belirten Günçavdı, “AKP zengine çalışmış bu çok bariz bir durum. Özellikle de 2021’den sonra daha da çarpıcı bir noktaya gelmiş. Zenginle fakir arasındaki fark daha da açıldı” ifadelerini kullandı. Gelirler açısından en yüksek azalmanın sosyal transferlerde yaşandığına dikkat çeken Günçavdı, şöyle konuştu: “Sosyal yardımlar AKP’nin önemli bir siyaset araçlarından birisiydi. Sosyal transferlerin toplam gelirdeki payı 2022’de yüzde 20’le civarındaydı yüzde 17’lere gerilemiş. Bu azalma AKP için sürpriz. Ama sosyal yardımlarda azalma olmasına rağmen gelir dağılımını ciddi manada iyileştirici etki yaratmış. Sosyal transfer olmadan gelir dağılımına bakıldığında hükümetin piyasadaki uygulamalarının neticesi, bu olmuş. Yani refah üretilememiş. ‘Nas’ fakirin aleyhine çalışmış. Nas, deyip insanlara cennette yer vaat ettiler ama bu dünyada cenneti zenginler elde etmiş.”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi