Enflasyon köpüğü fena kabardı

Merkez Bankası yıl sonu enflasyon tahminini %23,2’den %42,8’e yükseltti. Sene başında (yani 5 ay önceki) hedef % 5'di.. Yanılma payı: % 756. Ve Yılın ilk dört ayı bitmemişken enflasyon tahmininde %100 yanılmış bir Merkez Bankası olabilir mi? Ekonomide ciddiyet yok, saldım çayıra mevlam kayıra düzeni var.Öylesine geç kalındı ki hiperenflasyon Türk Lirasını sıfırlara boğabilir.Faiz sebep enflasyon sonuçtur. Ve elbette AKP sebep yoksulluk sonuçtur.Burnunun ucunu bile göremeyen beceriksiz bu ekonomi yönetimi vatandaşı bir ekmek alamayacak hale getirdi.
 

Bunun ceremesini kim çekecek?
Vah ülkem vah.Soruyoruz kim ödeyecek.Cevap Verin Hadi. Evin kirasını kim ödeyecek? Elektrik parasını kim ödeyecek? Su parasını kim ödeyecek?Çoluk çocuğun okul masrafını kim karşılayacak, soruyorum sizlere.Aklımızla alay edenlerde bugün.Merkez bankası başkanı ''zamlar nedeniyle #enflasyon yüksek diyor'' Sizin göreviniz değil mi enflasyonla mücadele ?Sanki zamları CHP yapıyor. Senenin sonunda enflasyonu tek hanelere indireceğiz derken tam tersi oldu +20 puan daha eklediler sene sonu tahminine. Üretim olmadan ne enflasyonu düşürebilirsin ne doları. Merkez Bankası her ay enflasyon tahminini güncellerken, bu tahmine göre memura verilen zamlar da güncellenmesi gerekmiyor mu? AKP'li yönetici sallamayı dahi beceremiyor,Neden mi? Gezi Direnişi başladığında USD kuru 28 Mayıs 2013 1.8520 - 20 Ağustos 2013 1.9515 TL.
Şimdi gel ben sana ihaneti yazayım; USD 22/08/2021 8.3903 - 20/12/2021 17.5046 TL., sonra Enflasyon %61, mazot 20 TL. Neden? Enflasyonu sebebi faizdir deneyi...128 milyar doların akibeti yok 40 milyar dolarda mültecilere harcandı bu paralar olsaydı bugün ekonomide gerçekten uçardık ve Avrupa birincisi olur Almanya bizi kıskanırdı .Cumhurbaşkanı Erdoğan "Vatanı satmak yüksek faizle, yüksek enflasyonla kötü yönetimle ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur"demişti bir anımsatalım.; Merkez Bankası %23,2 olarak açıkladığı 2022 enflasyon tahminini %42,8'e çıkardı.Yanılma payı %85. Bunların seçim tahminleri de aynı oranda şaşacak. Yalancının mumu yatsıya kadar dayanmayacak.
 

Görün de utanın
Bakın; Bu ülkede siyasi iktidar neler yapıyor. Vatandaşına göründe bir kez daha utanın! . Herkese 300 Avro destek. Benzine litre başı 30 cent destek. Çocuk yardımı dışında her çocuk için 100 avro Yardım alan yoksullara 200 avro. 90 gün boyunca şehirlerarası ulaşım 9 avro. Almanya enflasyon nedeniyle herkese destek açıkladı. Bizde ise vatandaşın işi Allah'a kaldı. Bakın doğru tespit, Bizde AKP iktidarı Başkan Erdoğan var. Daha da, "Yüksek faiz:Var.Yüksek enflasyon:Var.Kötü yönetim:Var.Milletin kaynaklarını heba etmek Var" Karşılığı da ENFLASYON....
 

Kurtuluş savaşının bedeli mi?
Evet, hiç kıvırtmadan acı, çıplak gerçeği bir kez daha söyleyelim, değerli DOSTLAR , Sevr’i dayatanlara yenildik ! Gerçi kurtarılan vatan toprakları haritası değişmedi, ama üzerindeki ulusal kaynaklarımız, fabrikalarımız, bankalarımız, tarım, hayvancılık, madenler, sular, ormanlar. Ne varsa tümüyle elden çıktı, yabancılaştı; Ülkenin içi boşaltıldı. Ülkemizden yüz milyarlarca Dolara varan sermaye oligarklar elinde dışarıya kaçırıldı; Merkez Bankası tamtakır-kuru bakır görünümünde. Arap bahşişiyle günü kotarmaya çalışıyor mevcut “AKP iktidarı. Merkez Bankası yıl sonu enflasyon beklentisini % 23,2’den % 42,8’e çıkardı.Böylece "Enflasyon un köpüğünü alacağız" diyen Erdoğan ve "yıl sonunda makul düzeye indireceğiz" diyen Bakan Nebati Kocaman yalan oldu. Ancak, kimse demiyor ki efendim bu savaş ( Rusya/Ukrayna) çıkmadan önce enflasyon umuz zaten % 54 idi savaştan sonra artan enerji fiyatlarıyla %61.14 oldu !Yani biz sizin güzel hatrınız için %7 artışı görmezden geliriz ama sen bize %54 e niçin ve nasıl çıktık onu anlatsana!
 

Duyun-u umumiye dönemine döndük
Abd-ul-hamid Han(!) zamanındaki “Düyun-u umumiye” koşullarından pek de farklı değil son durum. Mustafa Kemal zamanında 1,26 Lira olan 1 Amerikan Doları şimdi ~15 milyon Lira oldu… Doların 84 yılda ~20’de bir değerine düştüğünü hesaba katarsak, “2022’deki 1 Lira, 1938’deki 1 Liranın 250 milyonda biri değerindedir” diyebiliriz…Kabaca hesapla görüyoruz ki, Türk parası yılda ortalama %20 değer yitirmiştir; bir başka anlatımla, Türkiye özellikle son 50 yıl boyunca, emeğinin, kazancının 1/5’ini Küresel finans sistemine kaptıran “yarı sömürge bir ülke” olarak yaşamış, iflasın eşiğine gelmiştir…Kısacası, Türkiye’yi “bu kez içeriden” kuşatan emperyalizmin soygun planı başarılı olmuştur. Son 20 yıl, Türkiye soygununun en yoğun olduğu dönemdir. 2003-2013 arası 10 yıl boyunca (özelleştirmek rüzgarında) enflasyonun frenlendiği, paranın değerinin pek düşmediği hovardalık dönemi olmuştu; 2013’te GMH rekor düzeye çıkmış, 950 milyar Dolar olmuş ve kişi başın ortalama ulusal gelir 12 bin Doları geçmişti. Ancak satılacak bir şey kalmayınca, hızlı çöküş başladı ve 2020’de GSMH 650 milyar Dolara dek geriledi.Yırtık yama tutmuyor, her geçen gün dış borç büyüyor, enflasyon yükseliyor, paranın değeri düşüyor…
 

İlk 20 hayal oldu
IMF’nin 2022 kestirimine göre, Türkiye 692 milyar $ GSMH ile Ülkeler sıralamasında artık ilk 20′ de değil, 23. durumdadır. Kişi başına gelir, Dünya ortalaması 8800 Doların altında, ~8 bin Dolarla 106. sıradadır. (bkz. GDP 2022 tablo) Oysa görevdeki İktidarın başı, yıllarca “Türkiye 2023’te Dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi içinde olacaktır” diyerek, umut satarak, Oy toplamıştı. Öte dünya hayal aleminin tatlı uykusunda, “Allah beni zorlukla, yoksullukla sınava alıyor” diye avunan milyonlarca seçmeni var hala Merkez Bankası %23,2 olarak açıkladığı 2022 enflasyon tahminini %42,8'e çıkardı.Yanılma payı %85. Bunların seçim tahminleri de aynı oranda şaşacak. Bence millet sandıkta okkalı bir Osmanlı Tokadı atacak. Yalancının mumu yatsıya kadar dayanmayacak. AKP’ye ayrılan sürenin sonuna geldik! Enflasyon zaten %200 TÜİK işçinin memurun emeklinin hakkını gasp ediyor düşük enflasyon açıklamakla. Benzin 7 den 21 e.Mazot 7 den 22 ye gitmiş Dolar, avro %120 artmış Bunlar %60 enflasyon var diyor.Emekçinin hakkı hiç bu kadar kolay gasp edilmemişti. Enflasyon ezdi yedi bitirdi bizi adamlar hâlâ milletimizi ezdirmeyeceğiz diyor. Ya ben anlamıyorum biz farklı dünyalarda mı yaşıyoruz. Merkez Bankası’nın %5 hedefi vardı dalga geçiyorlardı ne oldu o hedefe? Yüzleride kızarmıyor.
 

380 çeşit vergi veriyoruz

Halk olarak devlete 380 çeşit vergi veriyoruz. 20 yaşında evlatlarımızı gerektiğinde ölmek üzere askere gönderiyoruz. Bunun karşılığında ne istiyoruz? 1. Güvenlik/Adalet Garantisi.2. Barınma Güvencesi.3. Beslenme Güvencesi.
DOSTLAR geçende Türk-İş açıkladı: 4 kişilik ailenin açlık sınırı 5 bin 323 lira.Türk-İş'in araştırmasında, nisan ayında 4 kişilik ailenin açlık sınırı 5 bin 323 lira, yoksulluk sınırı 17 bin 340 lira olarak hesaplandı. Sizce Türkiye'de kaç aile bu kadar kazanıyor .Yanlış politikaların sonucu olarak ne yapsalar olmuyor. Şimdide yabancıya 'dolar getiri garantili' tahvil. Anlamı; ' Kasa boş, ne yapsak olmuyor.Yazık, ülke ekonomisi her gün daha büyük bir felakete sürükleniyor...
 

Fiyatlar uçuyor geziyor
Piyasada dün aldığımızı bugün, bugün aldığımızı yarın aynı fiyattan alamıyoruz. Fiyatlar sabah akşam güncelleniyor(?) Ama memurun aldığı maaş 6 ay yerinde sayıyor. Sonra diyorlar ki "memuru enflasyona ezdirdirmedik" Yersen. Maaşlara da güncelleme şart... Bu ucube sistem işte tam olarak budur! Şöyle bir rezilliği başka hiçbir yerde bulamazsınız.Araplastirma son hız devam ederken, halkımız güzellik uykusundan uyanamadı! Ansızın kendimizi savaşın içinde bulunca uyanırlar artık.enflasyon almış başını gitmiş, mülteciler gırla dolu. Söylenecek fazla bir şey yok.Evet, onlar kazandı, biz kaybettik.
Petrolün varili 100 dolara düşünce kuruş indirim yapmadılar.Ama 105 dolara çıktı diye hızla, hem de bayramda hemen zam yapıyorlar.Tebrik ediyorum. Artık cebimden 100 lira 10 lira gibi çıkıyor, markete avm ye bayrama tatile çıkartmıyor nefes alırken düşündükçe boğaz düğümleniyor. TÜİK in açıklamaları inandırıcı asla değil.Milletin canı burnunda! Avrupa bizi kıskanıyor.TÜİK'in işi zor, AKP ve hükümetin gönlünü görmek için enflasyonu %62 yaptı (ENAG enflasyonu %142). Şimdi de Merkez Bankası'nın gönlünü görmek için enflasyonu %42.8 yapacak. Huzur hakkına %190 zam yaptılar ya aslında gerçek enflasyonun %190 olduğu belli oldu.
 

Ekmeğe bir zam daha
Buğday başta olmak üzere pek çok gıda maddesine gelen zamlar nedeniyle İstanbul'un bazı ilçelerinde 4 liradan satılan ekmeğin ay başında 4,5 liradan satılacağı öğrenildi. Ekmek İşverenleri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar, "Ürünlere her hafta zam geliyor." diyerek önlem alınması için çağrıda bulundu. Artan maliyetler vatandaşa zam olarak yansımaya devam ediyor. İstanbul'da bazı ilçelerde 4 liradan satılan ekmek 1 Mayıs'tan itibaren 4.5 liradan satılacak. Zammı duyuran Ekmek İşverenleri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar, "Ürünlere her hafta zam geliyor" diyerek önlem alınması çağrısında bulundu. Bir yıl içinde gübre fiyatları beş kat, mazot ise dört kat arttı. Bu durum da başta buğday olmak üzere pek çok gıda maddesinde artışlara neden oluyor. Bunun son örneği ekmek fiyatlarına gelen zam oldu. İstanbul'da 4 liradan satılan ekmek 1 Mayıs'tan itibaren 4.5 liradan satılacak.


Olan yoksul halka oldu
Oluşan bu problem ise özel sağlık kuruluşları tarafından fırsata çevrilmiştir. Olan yine toplumun sağlık hakkına olmuştur. Pandemiyi sahada baskılayabilecek en önemli mekanizmalardan biri olan filyasyon uygulamalarının nitelikli yapılmamasının birçok nedeni vardır. En önemlilerinden biri;güvencesiz çalışma, emek sömürüsü ve işsizliğin yoğun olduğu ülkemizde; işlerinden ve ücretlerinden olmak istemeyen, ekonomik ve sosyal destekten yoksun olan toplumun test yaptırma ve temaslı kaydından kaçınmalarıdır. Bunun yanında; yurttaşı müşteri olarak gören,onun sağlığını değil de kendi çıkarını öne koyan, buna bağlı olarak çeşitli şekillerde rıza üreten zihniyetin olduğu yerde etkili bir filyasyonun yapılamayacağı açıktır. Ayrıca birinci basamak sağlık hizmetlerinin bölünmüşlüğü sonucunda, mahalleleri en iyi tanıyan ASM çalışanları sürecin dışında kalmıştır. Onların yerinde ise bölgeyi iyi tanımayan, yeterli eğitim almamış, hatta bir bölümü daha önce sağlık alanında görev almamış çalışanlar vardı. Filyasyon hizmetleri, nitelikli yapılamadığı gibi sağlık çalışanlarını boş yere yıpratmış; diş poliklinikleri gibi birçok yerde verilen sağlık hizmetlerinin ertelenmesine neden olmuş; COVID-19 hastalığına olumlu etkisinin olmadığı kanıtlanmış milyonlarca ilacın topluma dağıtımına vesile olmuştur.

Her hafta zam geliyor
İstanbul’da 5-6 ilçede ekmeğin satış fiyatı 4 TL’den 4.5 TL’ye yükseltilecek. Nisan ayı başında yapılan elektrik ve doğalgaz zamları sonrası maliyetlerin arttığını söyleyen Ekmek Üreticileri İşverenleri Sendikası Başkanı Cihan Kolivar “Dondurma dolaplarını kaldırdık, kola dolaplarının fişini çektik” dedi. Maya fiyatlarının 260 TL olduğunu, ay başından itibaren de 350 TL’ye çıkacağını ifade eden Kolivar, ürünlere her hafta zam geldiğini kaydetti. “Pandeminin Kahramanları”ndan “Giderlerse Gitsinler”e Türkiye'de ekonomik kriz ve pandemi aynı anda yaşanırken yoksulları koruyacak mekanizmalar oluşturmak yerine, özel sermayenin çıkarlarının toplum sağlığının önünde tutulması sonucunda; var olan gelir eşitsizliği son 11 yılın en kötü seviyesine geldi (TÜİK). İşsiz sayısı pandemi öncesine göre 1,4 milyon artış gösterirken (DİSK-AR), güvencesiz ve ağır koşullarda çalışma fazlalaştır. Pandemide işsizliğin ve kötü çalışma koşullarının fazlalaştığı mesleklerde intiharlar vakaları da artış gösterdi. Geldiğimiz noktada; Türkiye’de yaşanan çoklu kriz giderek derinleşmekte; emekçiler pandemiden daha çok etkilenmekte ve bunun yanında ağır ve güvencesiz çalışma koşulları devam etmektedir.
 

Sağlıkçılar perişan oldu
Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sağlık çalışanları; pandemide en ağır yükü taşıyan grupların başında gelmektedir. Uluslararası çapta yapılan birçok çalışmada, sağlık çalışanlarının COVID-19 nedeniyle toplumun diğer kesimlerine göre daha çok hastalanıp öldüğü kaydedilmiştir. Pandemiye karşı en önde mücadele eden sağlık çalışanlarının güvenli çalışma şartları oluşturularak korunmalarının sağlanması büyük önem arz etmektedir. Türkiye’de resmî ilk vakanın rapor edildiği gün olan 11 Mart 2020 tarihinde sağlık kurumlarında herhangi bir hazırlık yapılmamıştı. Ne sağlık sistemimiz ne de çalışmaortamlarımız COVID-19 salgınına uygun şekilde düzenlenmişti. SARS-CoV-2 virüsünün özellikleri ve oluşturduğu salgınla başa çıkma yolları konusunda sağlık çalışanlarının büyük çoğunluğuna eğitim verilmemişti. Kronik hastalıkları olan ve korunması gereken sağlık çalışanlarının korunmaları için özel tedbirler alınmamıştı. Sağlık sistemimizin pandemiye hazırlıklı olduğu tek nokta; sağlık kurumlarına yıllık 600 milyon başvuruyla her gün yeniden var olan kargaşa ortamına alışkın olunmasıydı.
 

Pandemide büyük sıkıntılar çekildi
Türkiye salgınla karşılaştığında, sağlık çalışanlarının koruyucu malzemelere ulaşımında; hatta beslenme, barınma, ulaşım gibi temel ihtiyaçlarında bile sorunlar yaşandı. Sağlık sisteminin bir bedeli olarak, koruyucu sağlık pandemide de öncelenmedi. Virüs, tedavi edici sağlık hizmetlerinin uygulandığı sağlık kurumlarına girerek oradaki sağlık çalışanlarını kolaylıkla enfekte etti. Sağlık sisteminin pandemiye hazırlıksız yakalanması ve sonrasında da gerekli düzenlemelerin yapılmaması; sağlık çalışanlarının en azından dörtte birinin COVID19 hastalığına yakalanmasına, 500’den fazla aktif çalışan sağlık çalışanı ve 200’den fazla hekimin ölümüne yol açmıştır.
 

Meslek hastalığı bile yapmadılar
Türkiye'de sağlık çalışanlarının bunca yıpranma ve ölümlerine rağmen COVID-19 meslek hastalığı kabul edilmedi ve sağlık çalışanlarının yıpranma payları artırılmadı.Bazı ülkelerde sağlık çalışanı ölümleri hiç olmamış veya salgın sürecinde sağlık çalışanlarını koruyacak mekanizmaların işletilmesi sonucunda çok az olmuştur. Türkiye’de de sağlık çalışanlarının korunmaları için gerekli düzenlemeler yapılarak yüzlerce ölümün engellenmesi gayet mümkündü. Ancak yapılanlar; ölüme gönderilen sağlık çalışanlarını balkonlardan alkışlatılması; izin, istifa, emeklilik haklarının önüne engeller konulması; kötü çalışma koşullarına sesini çıkaran hekim ve sağlık çalışanlarına ise “terörist” denilerek karalanmasıydı.
 

Ölenlerin üçte biri hekimdi
Türkiye’deki sağlık çalışanı ölümleri incelendiğinde; sağlıkta dönüşüm programının yarattığı tahribatı daha somut bir şekilde görmekteyiz. COVID-19 nedeniyle ölen sağlık çalışanlarının üçte biri hekimdir ve ölen hekimlerin de üçte biri 65 yaşın üzerindedir. Emekli aylıkları ile geçinemedikleri için çalışmak zorunda kalan hekimler, pandemi döneminde de canları pahasına çalıştı. Hekimlerde, diş hekimlerinde ve eczacılardaki ölümlerde özel sağlık kurumlarında çalışanların oranı belirgin derecede yüksekti. 50 yaşın altında ölen sağlık çalışanlarının ise önemli bölümü işçi statüsünde çalışmaktaydı. Sadece 2020’deki dokuz aylık süreçte ölen sağlık çalışanı sayısının, pandemideki toplam sağlıkçı ölümlerinin neredeyse %60’ı olması; aşının yüzlerce sağlık çalışanının hayatını kurtardığını göstermektedir. Sağlık çalışanlarının aşılanmaya başlanmasından sonraki dönemde meydana gelen sağlık çalışanı ölümlerinin çoğunluğunun aşısız veya eksik aşılı olduğu göze çarpmaktadır.
 

TTB anketi gözler önüne serdi
Pandemi devam ederken; TTB’nin 2021 Eylül’de 6178 hekimle yaptığı ankete göre,hekimlerin %71’i çalışma ortamlarının pandemi koşullarına uygun olmadığını, %68’i çalışma koşullarının ağırlığı nedeniyle hastalarına yeterince vakit ayıramadığını, %45’i aylık gelirinin geçinmesine yetmediğini, %75’i salgın sürecinde herhangi bir ek ödeme almadığını, %84’ü ise çalışma hayatları boyunca en az bir defa sözel veya fiziksel şiddete uğradıklarını belirtmiştir. İnsanca yaşanabilir çalışma koşulları, emekliliğe de yansıyan temel ücret ve sağlıkta şiddetin son bulması için TTB tarafından 2021 Ekim’de başlatılıp, 14 Mart’ta yakın tarihin en yoğun katılımlı G(ö)REV etkinliğiyle yükselen “Emek Bizim Söz Bizim” eylem süreci de göstermektedir ki pandemi boyunca korunmak yerine daha çok baskı ve sömürüye uğrayan hekim ve sağlık çalışanları; hakları olanı almak için hiç olmadığı kadar kararlıdır. Kurduğu sömürü ve tahakküm ilişkileri ile canlıları sağlığından eden kapitalizm, özellikle son 40 yılda girdiği neoliberal süreçte, hüküm sürdüğü ülkelerdeki sağlık sistemlerini dönüştürerek sağlık hizmetlerinin içine özel sermayeyi doğrudan ve dolaylı olarak yerleştirmiş; dolayısıyla sağlığı temel hak olmaktan çıkarıp, alınıp satılan bir nesne haline getirmiştir. Türkiye’de de sağlıkta dönüşüm programı ile sağlıkta piyasalaşma gittikçe hızlanmış; sağlık alanına yatırım yapmış özel sermaye güçlenirken, yurttaşlardan doğrudan veya dolaylı yoldan çıkan para artmıştır.
 

Koruyucu sistem unutuldu
Koruyucu sağlık hizmetleri yerine daha çok kâr getiren tedavi edici sağlık hizmetleri tercih edilmiş; bu bağlamda birinci basamak sağlık örgütlenmesi parçalanıp zayıflatılırken, her metrekaresinde özel sermayenin imzası olan şehir hastanelerinin reklamı yapılarak daha çok hasta çekilmesi için uğraşılmıştır. Sonuç olarak kapitalizmin temel ilişkilerinin etkisi olarak toplumun sağlığı bozulmuş, kurgulanan sağlık sisteminde verilen sağlık hizmeti ise niteliksizleşmiş ve kâra dayalı duruma gelmiştir. Dünyanın önemli bölümünde de Türkiye’de de bahsedilen tarzda bulunan sağlık sistemleri, COVID-19 pandemisi ile yerle bir oldu. Virüsü bulunduğu yerde baskılayabilecek olan filyasyon uygulamaları, aşılama kampanyaları; sağlık sisteminin yetersizliği, birinci basamak sağlık örgütlenmesinin zayıflığı nedeniyle nitelikli ve yeterli bir şekilde uygulanamamıştır.
Bu nedenle virüs mahallelerde, işyerlerinde ve sağlık kurumlarında rahatça dolaşıp insanlar hasta edebilmiştir. Bunun yanında, pandemi yönetiminin bile bilimsel değil de kâr odaklı olması, felaketi büyütmüştür. Salgının karşılandığı birçok hastanede, salgının yaptığı her pikte yataklı servis ve yoğun bakımlarda doluluk problemi yaşanmıştır. Oluşan doluluk problemi ve doluluk problemini aşmak için atılan yanlış adımlar, COVID-19 dışı sağlık hizmetlerinin aksamasına neden olmuştur. Oluşan bu problem ise olmuştur.

Son Sözüm; Tam bağımsızlık ancak ekonomik bağımsızlık ile mümkündür. Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi