Göç işgale dönmemelidir

Cennet ülkem Türkiye'm vatanımız, hiç olmadığı kadar hoyratça bilinmez görülmez eller tarafından parçalanmaya yok edilmeye çalışılıyor. "Vatan, bayrak" diye diye bizleri kandıranlar Suriyeli, Afgan, Pakistanlı, Afrikalı ne idiğü belirsiz iti kopuğunu ülkemize doldurdular. Şimidi tepki gelince kara kara düşünüyormuş gibi yapıyorlar. Çünkü yapmayacaklar. Çünkü işlerine geliyor.Türkiye'yi para karşılığı göçmen deposu yaptılar.Çünkü NATO'nun Avrupa'nın göç deposu yaptılar canım ülkemi.Bugün Doktora “giderlerse gitsinler” Suriyeliye “hiçbir güç gönderemez” diyenler yazık ettiniz bu ülkeye de insanlarına da…
 

Tavrımız nettir; Türkiye Türklerindir
“Bu memleket tarihte Türk’tü, halde Türk’tür ve ebediyen Türk olarak yaşayacaktır.” Mustafa Kemal ATATÜRK

 

Vatan denilen mevhumun üzerinde yaşadığı insanlara aidiyet kazandırıp vatan topraklarında yaşayan milletin önemini belirten sözlerin sahibi Türkün ve Türklüğün yetiştirdiği en büyük dehalardan birisi olan Atatürk’tür. Bu söz günü kurtarmak adına öylesine sözlenmiş bir söz olmayıp tarihe ışık tutacak bilimsel bir gerçeği de ortaya koyması bakından değerlendirilmesi gereken bir tespittir.
 

Göç idaresi idare ediyor!
DOSTLAR Göç İdaresi verilerine göre Türkiye'deki Suriyeli sığınmacı sayısı 28.4.22 itibarıyla 3 milyon 762 bin 686 oldu. Bu sayı İngiltere için 140; Fransa için 4500. Hepimiz NATO’yuz. İşte örnek külfet paylaşımı. Peki bu rakamlar gerçek mi ? Farklı bir iddia da Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'dan geldi. Özdağ Türkiye'deki yabancı sayısı ve harcanan para için çarpıcı iddialarda bulundu. Özdağ, "Bugün itibariyle İçişleri Bakanlığı'nın verilerine göre Türkiye'de kayıtlı 7 milyon 730 bin yabancı yaşıyor. Kayıtsızlarla birlikte Türkiye'deki yabancı sayısı 10 milyonun üzerine çıkmıştır" dedi. Sığınmacılar için harcanan para için de "Sığınmacılar için harcanan para Nisan 2022 itibariyle 100 milyar doları aşmıştır" dedi. Bu ülkenin şu anda üç büyük sorun vardır. İlki bilinçli kontrolsüz göç. İkincisi çöken ekonomi. Üçüncüsü siyasi ahlaksızlıktır.Hal böyle olunca da aklımıza Nazım Hikmet'in "Bu vatana Nasıl kıydılar" şiiri geliyor; Birlikte okuyalım öyle devam edelim dostlar...


"BU VATANA NASIL KIYDILAR
İnsan olan vatanını satar mı?
Suyun içip ekmeğini yediniz.
Dünyada vatandan aziz şey var mı?
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
******
Onu didik didik didiklediler,
saçlarından tutup sürüklediler.
götürüp kâfire : «Buyur...» dediler.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
********
Eli kolu zincirlere vurulmuş,
vatan çırılçıplak yere serilmiş.
Oturmuş göğsüne Teksaslı çavuş.
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?
**********
Günü gelir çarh düzüne çevrilir,
günü gelir hesabınız görülür.
Günü gelir sualiniz sorulur :
Beyler bu vatana nasıl kıydınız?"
 

BAKIN ; Devlet; Millet, Ülke ve Egemenlikten oluşur.Milleti pahalılıkla ezdiler. Ülkeyi mültecilere işgal ettirdiler. Ülkenin kaynaklarını Suud'a ipotek ettiler.Şimdi "Suriyeliler giderse iş insanları isyan eder" diyorlar.Zengini sevdiğiniz kadar, Keşke bu devleti sevseydiniz.
 

AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kapımız (Suriyelilere) açık onlara ev sahipliği yapmaya devam edeceğiz. Onları katillerin eline bırakmayacağız” açıklamasında bulundu.
TÜRKİYE'deki kontrolsüz göç politikalarına ilişkin açıklama yapan Erdoğan, “Kapımız (Suriyelilere) açık onlara ev sahipliği yapmaya devam edeceğiz. Onları katillerin eline bırakmayacağız. Suriye’den savaştan çıkıp ülkemize sığınan bu kardeşlerimize sonuna kadar sahip çıkacağız Bay Kemal; siz ne derseniz deyin dedi.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu ise konuyla ilgili olarak "Kendi milletinden umudu kestin, sığınmacı oyuyla mı kalmaya çalışıyorsun Erdoğan? Er ya da geç geleceksin kaçtığın seçime ve bu necip millet sığınmacı oylarına güvenmenin hesabını sana kesecek. Seçimin ertesi günü de 2 yıllık “Dönüş Planı” başlayacak. Bakalım el mi yaman bey mi!" şeklinde konuştu.
 

İstanbul'da rezillk hüküm sürüyor
İSTANBUL'da artık çok kültürlülük yok, çok kültürsüzlük var. Böğürerek konuşan Afganlar, hoparlörden müzik açıp dans eden Suriyeliler, travestileri evinin önünde taciz eden Pakistanlılar ve her şeyi uzaktan büyük bir öfke ile takip eden Türk milleti. Irkçılık suçlaması propaganda oldu. Kabul etmiyorum. Arapların Türkiye’yi istila etmesini, şehirlerimizin mahalle dokusunu bozmasını eleştirmek asla ırkçılık değildir. Vatanseverliktir. Kimse Arap ve Arap kültürüne karşı düşmanlık, nefret, korku beslemiyor. Ülkesini koruyor.Kendi ülkemde kontrolsüz göç ve mülteci akını yüzünden huzursuzum diyorum siz bana faşist ırkçı diyorsunuz. Hiç anlaşamadım hiç bir zaman da anlaşamayacağım kafasında kan yerine şerbet dolaşanlarla!!! Nasıl eğleniyor muyuz? Göçe devam mı?? Yetmez ama EVET di mi?
 

Özgürlük savaşçısı TÜRKLER !
TÜRKİYE evvel nasıl Sevr’i yırtıp atarak Lozan’ı imzaladıysa bugün AB tarafından dayatılan emperyalist göç planını yırtıp atarak milli menfaatlerini önceleyen sadece sığınmacılarla sınırlı olmayan kapsamlı bir göç politikası oluşturmak zorundadır.
BAKINIZ DOSTLAR ! Pakistan 1980'lerde 4,5 milyon sığınmacı kabul etti. Bir süre sonra mülteciler tarafından organize edilen suçlar ve terör faaliyetleri Pakistan'da sosyal hayatı tehdit etmeye başladı. 1980'lerde Hindistan'la yarışan ve nükleer güç sahibi Pakistan bir daha istikrar yüzü göremedi.
 

Biz bu vatanı şehit kanıyla kurduk
Açık söylüyorum her seferinde söylemeye de devam edeceğim .Türkiye Türklerindir .Biz bu vatanı yolda bulmadık. Araplar gibi İngilizlerle, Fransızlarla da kurmadık.Çanakkale'de, İnönü'de, Sakarya'da Afyon'da kurduk.Afgan Afganistan'a, Suriyeli Suriye'ye, Arap, Arabistan'a gitsin. Biz sesiz istilaya HAYIR diyoruz.
 

Gelelim vatanı satmak meselesine
Vatanı satmak; Önce “Faiz sebep, enflasyon sonuç” safsatasıyla ekonomide istikrarsızlığa yola açmak, sonra, sahte istikrar algısı yaratarak seçim kazanmak için, bu milletin alın teriyle kazandığı 128 milyar rezervini Merkez Bankası’nın arka kapısından gizli saklı satmakla olur.Ekonomideki buhranın sorumlusu; Ne şükürsüzlük,Ne tatminsizlik,Ne de karamsarlık.
Ekonomideki buhranın müsebbibi:Beceriksizlik, Kifayetsizlik,Liyakatsizliktir. Enflasyon % 142,6 olmuş. Enflasyonda dünya birincisiyiz. Erdoğan, "Alım gücümüz bir parça düşmüş olabilir" diyor. Hlimize bakın; Liyakat yok,Adalet yok,Düşünce ve ifade özgürlüğü yok,İş yok,Ekmek yok,Borç çok. Oy vermemiz için tek bir neden bile yok.
Ekonomide destan yazan,üst gelir sınıfındaki ülkeler arasındaymışız Erdoğan dedi.Öyle değil DOSTLAR! Biz dünya sefalet ve enflasyon listesinde de birinciyiz! Evet Sessiz İstila bence yanlış. Gümbür gümbür istila bu. Gümbür gümbür, silahsız işgale uğruyor Türkiye. Suriyeliler Türkiye’de kalsın diyenler hümanist, Suriyeliler kendi ülkelerine dönsün diyenler 'hayvandan aşağı' bu ülkede.


Vatanı satmak adaleti çökermekle olur
Vatanı satmak; ölmez ağacı zeytinlerimizi, rant uğruna talan ettirmekle olur. Para kazanma hırsıyla Karadeniz’in güzelim derelerinin can suyunu kesmekle olur. Vatanı satmak; uçaklardan doğru dürüst bir yangın söndürme filosu kurmayıp, yanan ormanlarımızı seyretmekle olur. Vatanı satmak; doğasına, yeşiline sahip çıkan gençlerimizi, üç kuruşluk AVM rantı için, TOMA’larla, sopalarla kırmakla olur. Vatanı satmak; şahsi kinini emrindeki mahkemelere karar dikte ettirip, devletin adalet direğini çökertmekle olur. Vatanı satmak; bu topraklarda bin yıllık ortak geçmişi olan insanların, birliğini, beraberliğini, kardeşliğini sağlayamamakla, ülkenin maddi, manevi kayıplara uğramasına göz yummakla olur. Vatanı satmak; Mübarek Kadir gecesinde, “Dolmabahçe Camii’nde içki içtiler” “Oradan loderlerle makamıma kanallar açtılar” gibi, hilafı hakikat hikâyeler anlatarak, milleti hala birbirine düşürmeye çalışmakla olur. Ve vatanını satanın korkusu, hiçbir korkuya benzemez. O korku koltuğa daha sıkı yapıştırır. Gerçekleri dile getirenlere gözdağı vermek için her şeyi yaptırır. Milletin arasına nifak sokmaya, kavga çıkartarak zihinleri meşgul etmeye çalışır. Zulmünü artıran zalim, hiç sıkılmaz. Bir de mazlum postuna bürünmeye kalkar üstüne üstlük. Ama ne yaparsa yapsın, oturduğu koltuğun altından gelen kötü kokuları da bir türlü saklayamaz.
Zulme rıza zulümdür. Zulmedenlere en küçük bir meyil gösterilmez. Yoksa cehennem ateşi meyledene de dokunur. Ve bugün zulme karşı bir araya gelmeyenler, yarın zalimin zindanlarında bir araya gelir. İşte bu nedenle...

Adalet yoksa despotluk olur
Adaletin öldüğü yerde, despotluk olur. Despotların olduğu yerde, huzur ve bereket kaçar. Birlik ve dirlik biter. Despotun yönettiği ülkede, at izi, it izine karışır. “Vatan kavgasına geldik” diyenler, rütbe yağmasına düşer. Rütbe yağmasına düşenler, dünya sefasına dalar. Dalkavuklukla irtikâp, ülkeyi harap eder. Vatanın kanına girenler, şanına leke getirir. “Vatan, millet” diyenler, vatanı da, milleti de bir pula satar.

 

Mustafa Kemal'in askerleriyiz

Bizim kavgamız, zulme karşıdır. Bizim kavgamız, istibdada karşıdır. Bizim kavgamız, milletimizin aşına işine göz koyanlarladır. Bizim kavgamız, tüyü bitmemiş yetimin hakkına göz dikenlerledir. Bizim kavgamız, hak, hukuk, adalet ve demokrasi kavgasıdır. Biz Kuvayımilliyeyiz. Biz Anadolu ve Rumeli Müdafaa-i Hukuk’uz. Biz; “Vatanın bağrına düşman dayamış hançerini; yok mudur kurtaracak baht-ı kara mâderini?” diye soran, vatan şairimiz Namık Kemal’e, yıllar sonra çıkıp, “Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini. Bulunur kurtaracak bahtı kara mâderini” diyen, Mustafa Kemal Atatürk’ün Askerleriyiz. Biz, hak, hukuk ve adalet için verilecek hiçbir kavgadan korkmayız. Siyasetteki nezaketimizi yanlış anlayanlara İstiklal şairimiz Mehmet Akif’in sözlerini buradan bir kere daha hatırlatırız; “Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum? Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum.” Sandık milletin önüne gelecek. Bu karanlık günler elbet bitecek. Gecenin en karanlık anı, şafağa en yakın andır.

Vatanı krize sokmak satmaktır
Vatanı satmak; kendi dirayetsizliğiniz, kendi iş bilmezliğiniz yüzünden, ülkeyi kriz üzerine krize sokmakla olur." Vatanı satmak; yüksek faizle, yüksek enflasyonla, kötü yönetimle, ülkenin ve milletin kaynaklarını heba etmekle olur. Vatanı satmak; ekonomiyi liyakatsiz ellere teslim ederek, emaneti ehline vermeyerek, milletimizi hayat pahalılığı altında inim inim inletmekle olur. Vatanı satmak; üç ay önce “Yüzde 23 olacak” dediği yılsonu enflasyonunu, 3 ay sonra yüzde 43’e çeken ehliyetsiz kadroları görevde tutmakla olur. Vatanı satmak; kifayetsizlik, dirayetsizlik, iş bilmezlik yüzünden insanlarımızı patates, soğan, ucuz ekmek, et ve benzin kuyruklarına mahkûm etmekle olur.
 

Bir nesil yok ediliyor
Vatanı satmak; milletimizi el kadar bebeklerini besleyemez hale düşürerek, çocuklarımızı karanlıkta ve soğukta aç bırakarak, doğru düzgün eğitim vermeyerek, yoksulluğun aileden evlatlara miras kalmasına, bir neslin kaybedilmesine neden olmakla olur. Vatanı satmak; bu milletin gençlerini işsiz bırakıp, saray yanaşmalarına iki, üç ayrı yerden maaş bağlamakla olur. Milletin evlatlarının geleceğini çalıp, burnuna pudra şekeri çeken Saray beslemelerine, tek bir söz söylememekle olur.
 

Göçmene kapı açmak vatanı satmaktır
Vatanı satmak; kaçak göçmenlere kapıları sonuna kadar açıp, bin bir emekle yetiştirdiğimiz doktorlarımıza, kapıyı göstermekle olur. Ülkeden giden mühendislerimizi, basit bir ihracat kalemi gibi görmekle olur. Vatanı satmak; 15-29 yaş arasındaki her 100 gencimizden 29’una, ne bir iş, ne de bir eğitim imkânı veremeyip, ev genci durumuna düşürdükten sonra, “Çok şükür bu memlekette, çalışmak isteyen herkes iş buluyor” demekle olur.
 

Ucuz ekmeğe mahkum kılmak
Vatanı satmak; pandemide millete IBAN gönderip, esnafına doğru dürüst hibe vermek yerine, borca batırıp, orta direği çökertmekle olur. Vatanı satmak; tarımda kendi kendine yeten Türkiye’yi, ucuz ekmeğe muhtaç etmekle olur. Arjantin’den Angus, Rusya’dan buğday, Gürcistan’dan saman, Bulgaristan’dan, Ukrayna’dan Ayçiçek ithal edip, Türk çiftçisine “Ananı da al git” demekle olur. Vatanı satmak; rant uğruna, bu ülkenin en stratejik tarım enstitülerinden, Bahri Dağdaş Uluslararası Tarımsal Araştırma Enstitüsü’nün arazilerini, TOKİ’ye “al da bina yap!” diyerek vermekle olur. Vatanı satmak; bu ülkenin atadan, deden kalan varlıklarını, yabancılara peşkeş çekmekle olur.
Vatandaşın cebine hortum döşediler
Vatanı satmak; “Milletin cebinden bir kuruş çıkmayacak” dedikten sonra döviz garantili köprü, tünel ve otoyollar için 2045’e kadar, çocuklarımızın, torunlarımızın cebinden, yandaş müteahhitlerin cebine, 153 milyar dolarlık hortum döşemekle olur.
 

Vatanı satmak; “Türkiye’yi AB’ye sokacağız”, “İlk 10 ekonomi arasına sokacağız” diye milletten oy alıp, 30 yıldır içinde olduğu ilk 20 büyük ekonomi liginden düşürmekle olur. Ülkeyi enflasyonda ilk beş ekonomi arasına sokup, Venezüella’ya, Zimbabve’ye, Sudan’a komşu yapmakla olur. Vatanı satmak; cahil cesaretiyle durduk yerde döviz krizi yaratıp, paramızı pul etmekle olur.

Vatanı satmak; “Faiz sebep, enflasyon sonuç” safsatasıyla, Hazine’nin ödeyeceği faizi, sadece 8 ayda 2,5 kat artırmakla olur. İç borca ödenecek faizin, tarihimizde ilk defa, borcun aslını aşmasına sebep olmakla olur. Böylece Hazine’mizi tefecilere teslim etmekle olur. Vatanı satmak; dövizde kendi beceriksizliğiyle yangın çıkarıp, daha sonra yangını söndürmek için, “Cebimizden beş kuruş çıkmayacak” diyerek, getirdikleri dövize endeksli mevduatla, üç, beş varsılın cebine, tek kalemde 22 milyar lirayı koymakla olur. Vatanı satmak; tek kalemde 22 milyar lirayı bir avuç zenginin cebine koyup, milyonlarca emeklinin bayram ikramiyesi için “400 lira zam yapsaydık, bütçeye maliyeti 10 milyarı bulacaktı” diyerek olur.
 

Vatanı satmak; konut fiyatlarını azdırıp, milletimizi kiralayacak ev bulamaz hale düşürmekle, ama yabancıya ev satana Hazine’den destek, ev alana da, ay yıldızlı pasaportumuzu promosyon diye vererek olur. Vatanı satmak; ekonomiyi Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşlığını, doların yeşili karşılığında satmaya muhtaç hale düşürerek olur.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi