Muhalefet ve iktidar elele

Ülkemde iddia ediyorum hiç bir zaman hiç bir dönemde bu kadar adaletsizlik, liyakatsizlik, boşvermişlik olmamıştır. Bu bugünün iktidarı ve muhalefeti içinde geçerlidir. Zaten hep derler ya toplumlar layık oldukları şekilde yönetilirler. Bakın Dostlar ! Seçim öncesinde emekli aylıklarında adaletsizliği giderme sözü verdiler. Erdoğan “Arkadaşlarıma talimat verdim” dedi. Bahçeli, memura verilen seyyanen zammın kök aylığa yansıyacak şekilde emekliye de uygulanmasını istedi. Sonuç bunların alayı olmadı, bunların alayı samimiyetsiz çıktı. Utandılar MHP'liler çekimser oy kullandılar. Emeklilerimiz de Erdoğan’ın, ekonomik soykırımının kurbanı oldu. Milletin sırtına 1 trilyon liradan fazla vergiyi, eli titremeden yükleyen bu hükümet, milyonlarca emekliye sıfır maaş artışı verdi. Oysa seçim öncesinde hükümet, emekli aylıklarında adaletsizliği gidermek için kademeli artış sözü vermişti.

Muhalefete ne demeli!

Bu arada muhalefet yapıyormuş gibi görünen muhalefete de bir iki söz edelim ki hak yerini bulsun. Onlarda enaz iktidar kadar "Samimiyetsiz" çıktı. Meclis aritmetiğine göre MHP nin çekimser kaldığı TBMM de muhalefet istediği yasayı geçirir. Muhalefet eksiksiz TBMM Genel Kuruluna katılsaydı emekliler yüzde 25 zam harici seyyanen zam alabilecekti. Emeklinin sefalet ücretinden muhalefet de ziyadesiyle sorumludur. Nokta...

22 liralık peynir 156 lira

5 yıl önce kilosu 22 lira olan beyaz peynir bugün 156 lira. 6 lira olan pirinç 49; 47 lira olan dana eti 343 lira. Yaz ortasında bir kilo domatesin fiyatı 64.99 lira. Ama maalesef bu da burada kalmayacak. Bugünden itibaren başlayan zam yağmurları geçtiğimiz beş yılı milletimize mumla aratacak. Geçenlerde Hazine ve Maliye Bakanı “Milli Dayanışma Paketi” diye bir tweet attı.Erdoğan ve şürekası itibardan tasarruf etmeyi aklından bile geçirmeyecek. Dayanak hep vatandaşın cebi. Hep milletin tenceresi olacak. Bu nasıl millilik, bu nasıl dayanışma? Görünen aynen şudur; günün sonunda vergiyle gelen külfet, eninde sonunda sabit gelirlinin sırtına bindirilecek. Dışarıdaki tilkiler serbest dolaşa dursun, kümesteki kazlar daha çok yolunacak.

Dayanak hep vatandaş

Geçtiğimiz ay çaya yapılan yüzde 43 dev zammın ardından, bu ay da yüzde 9,5’luk bir zam daha geldi. Çiğ süt fiyatları yüzde 35 arttırıldı. Erdoğan ne kadar “Tek haneli enflasyon” masalı anlatırsa anlatsın, enflasyon cephesinde yılın ikinci yarısında işler hiç kolay olmayacak.Ek bütçedeki vergi geliri artışının büyük kısmını ÖTV ve KDV oluşturuyor.Yani faturanın büyüğü yine,Aldığı ekmekte, içtiği suda, elektrik anahtarına dokunduğu anda vergi ödeyen fakir fukaranın, Dar ve sabit gelirlinin,Yani bu ülkedeki milyonların sırtına yüklenecek. Bakan Şimşek öncek gün yine sosyal medyadan “Programımızın 3 temel bileşeni var” diye başlayan bir mesaj atmıştı.Pardon Sayın Bakan, biz bir şey mi kaçırdık? Siz zam, zulüm dışında milleti feraha çıkaracak bir program açıkladınız da biz mi duymadık?

Beklentiler boşa çıktı

‘Nereye gideceğini bilmeyen kaptana hiçbir rüzgâr yardım edemez.’ Hükümet ekonomiyi darmadağın etti. Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimlerinden önce, tüm düğmelere aynı anda bastı. Merkez Bankası’nın kasasında döviz bırakmadı. Ekonomiyi büyük bir istikrarsızlığa sürükledi. Ekonomiyi içine sürüklediği bataklığı, seçim sürecinin son durağı olan, yerel yönetim seçimlerine kadar, milletten gizleme çabasına girdi. Bunun için görevden aldığı eski bakan Mehmet Şimşek’i yeniden ekonominin başına atadı. Amerika’dan Merkez Bankası Başkanı ithal etti. O güne kadar uyguladığı politikalara kendi atadığı bakanın, akıl dışı demesini duymadı. Merkez Bankası’nın tabela faizlerini artırmasına göz yumdu. Ama kimseyi akılcı politikalara döneceğine ikna edemedi. Beklediği para da ne dışarıdan ne de içeriden geldi.

Çay simit lüks oldu

Artık bir çay bir simit bile vatandaşa lüks oldu. Geçtiğimiz ay yapılan yüzde 43 dev zammın ardından, çaya bu ay da yüzde 9,5’luk bir zam daha geldi. Çiğ süt fiyatlarına yüzde 35 zam geldi. Bu da önümüzdeki günlerde market raflarındaki süte, yoğurt, peynir gibi süt ürünlerine zam demek. Enflasyon son aylarda baz etkisiyle bir miktar düştü. Ama bu etki bitti. Önümüzdeki aydan itibaren, Türk lirasının değer kaybetmesi, dolaylı vergilerin, harçların artırılması ve zamlar nedeniyle enflasyon yeniden hızlanacak. Erdoğan ne kadar ‘Tek haneli enflasyon’ masalı anlatırsa anlatsın, enflasyon cephesinde yılın ikinci yarısında işlerin hiç kolay olmayacağı anlaşılıyor. Vatandaşa çay kaşığıyla verilen, kepçeyle geri alınacak

Faturayı vatandaş ödüyor

Erdoğan, kendi yanlışlarının sonucunda, millete içirmesi gereken acı ilacı, mart ayında yapılacak seçimlere kadar dış borçla erteleyebilme, hedefinden uzaklaştıkça millete yükleniyor. Torba yasayla, ÖTV’yi, KDV’yi, gelir ve kurumlar vergilerini artırdı. Vatandaştan bu yılın MTV’sini almıştı, ‘Bir MTV daha ödeyeceksin’ dedi. Milletin sırtına toplamda 1 trilyon 150 milyar liralık vergi yüklendi. Alınan vergilerin üçte ikisi tüketim vergisi. Yani dar ve sabit gelirli vatandaşların üzerinde kalacak. Hükümet fiyatını belirlediği mal ve hizmetlere de zam üstüne zam yapıyor.

Bu ülkede işsizlik hala can yakıyor. İş-Kur’a kayıtlı işsiz sayısı, son 4 aydır 2,5 milyonda çakıldı kaldı. Ekonomi yavaşlıyor. Bugün konut satışları açıklandı. Haziran’da konut satışları bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 44,4 azaldı. Bu, konut satışlarında temmuz 2021'den bu yana en sert düşüş. Sanayi üretimi yıllık olarak bakıldığında, son yedi ayın beşinde geriledi. Seçimde basılan gaza rağmen ekonomi yavaşlama sinyalleri veriyor.

Çıkmamız çok zor

Erdoğan’ın ‘model’ dediği safsatayı uygulamaya başladığı, 2021’in ekim ayından bugüne, cari açık her ay arttı. Rekor üstüne rekor kırıyor. 20 aylık cari açık 87 milyar dolar oldu. Dışarıdan para gelmedi. Açığın 36 milyar doları, ülkenin kasasındaki dövizler satılarak finanse edildi. Ama tulumbada su bitti. Güçlü çıpalara sahip, tüm kesimlerin uzlaştığı, adil olduğunu kabul ettiği, saydam ve hesap verebilir bir biçimde uygulanan ve gömleğin ilk düğmesini yönetimin kendi harcamalarında, radikal bir tasarrufa giderek iliklemeye başladığı, bir program olmadıkça bu sarmaldan çıkmak mümkün değil

Zengini zengin etmek

Erdoğan Litvanya dönüşünde, ‘Ekonomi programımızı, tavizsiz uygulayacağız’ diyor. Bu kaçıncı program diyeceğim ama, ortada açıklanmış bir program yok. Bahsettiği ekonomi programını ne gören var ne de duyan… Zam çok, vergi çok, yoksulluk çok, açlık çok. Program da huzur da yok. Tek bildikleri, hep zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapmak. Millete ise ekonomik soykırım uygulamak. Tulumbada su kalmadı. İrrasyonel politikaların mucidi, uçağı havadayken, rasyonel politikalar güzellemesi yapıyor. Ama samimiyetsizlik diz boyu. ‘Mış’ gibi yaparak, seçime kadar bu işi, aspirinle idare edebilir miyim diye bakınıyor.

Fıldır fıldır para arıyoruz

Bize döviz lâzım. Hem de şimdi lâzım. Az değil, çok lâzım. Nereden, kimden geldiği önemli değil. Yeter ki gelsin, Merkez’e rezerv olsun, ödemeler dengesine yama olsun, sadra şifa olsun… Tam da bu yüzden coğrafyaları tarıyoruz, Körfez’den başladık, yetmeyecek; Avrupa’sı, Citi’si ABD’si sırada. Tam olarak ne kadar lâzım dersiniz? Ne siz sorun ne ben söyleyeyim ama kabaca swaplar için 60 milyar $, KKM için 130 milyar $, kısa vadeli borç ödemeleri için 203 milyar $ şimdilik. Bundan 1 yıl önce 250 milyar $ ile döndürdüğümüz ekonomiyi bu yıl ancak yarım trilyon $ ile çevirebileceğiz.

Alaska evdemisin!

Alaska da nereden çıktı? Abartılı örnek olduğunu biliyorum. Sadece kaynak ihtiyacımızın âciliyetini ve zaruretini kavrayın diye Alaska dedim. Yoksa orada “Körfez Dostlarımız” olmadığını biliyorum, hatta kilometrekareye ortalama 22 kişi düştüğünü de biliyorum. Döviz temin edilebilecek yerler arıyoruz da. Bu arada içeride kaynak ararken “servet vergisi, varlık vergisi” gibi ifadeleri sevmiyoruz. Zira akla, ZOR-TAS’lar, KEY’ler, Aşkale’de taş kırmaya gönderilen zenginler gelebiliyor. Ayrıca swap da demek istenmiyor. Zira Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası asla swap yapmaz(!), “yatırım arayışı”yapar.

Sıcak para mı, yatırım mı?

Aslında niyetimiz doğrudan yabancı sermaye yatırımı temin etmek ancak bunun için yabancıların beklentileri hayli kabarık. Misal hukuk reformu istiyorlar, yapısal reform istiyorlar, şeffaflık istiyorlar, kapsayıcı ve inandırıcı ekonomik paket görmek istiyorlar. O bakımdan yeni ekonomi yönetimindeki isimlere değil, ülkenin kurumsal reflekslerine bakıyorlar. Hatta sıcak paraya dahi soğuk bakıyorlar. Evvelemir; ödemeler dengesindeki öncelikli döviz harcamalarımızı karşılayacağız. Yetmeyecek, Merkez’in rezervlerini güçlendireceğiz. Yetmeyecek seçim ekonomisi için hazırlık yapacağız. Hele ki enerji faturamız döviz obur bir canavar adeta… İhracat için ithalata bağımlılığımız da cabası… Zaten çoğu döviz, borçlarımızı yüzdürmeye gidecek. Kısaca, “ne yapacağımı sorma” ve bana döviz bul, ver…

PAMUK ELLER CEBE!

Ek bütçe dedik, 1,1 trilyon lirayı yazdık bir kenara… Aslında daha fazlası gerekiyor ama henüz gerekçe oluşturamadık. Fakat şimdiden ayağını yaptık ve Cumhurbaşkanı’na 18 trilyon liralık borçlanma yetkisi verdik. Oysa bir bütçemiz vardı ve zaten 650 milyar liralık açık zaten öngörmüştük. Kaşıkla verdiklerimizi kepçeyle geri toplamaya başladık. Motorlu Taşıtlar Vergisi’ni ikiye katladık, kurumlar vergisini arttırdık, cep kaydını 20 bin liraya çıkardık. Harçlar, muafiyetler, her şeyi ayarladık. Yetti mi? Tabii ki yetmedi. Zira dolaylı vergilerle el attığımız vatandaşın cebine, yeniden el atacak düzenlemeleri hazırlamaya koyulduk.

Yeni vergiler gelecektir

Şimdi sırada gelir vergisi var, otomobil sevdasını yeniden vergilemek var. Emlak sektöründe hem yerelde hem de genel bütçede daha fazla vergi geliri sağlamak var. İyi de bu kadar vergi, ekonomiyi kayıt dışına itmez mi? İterse itsin. İster kayıt dışı densin isterse haksız vergi densin, yeter ki gelsin

Görünen aynen şudur; günün sonunda vergiyle gelen külfet, eninde sonunda sabit gelirlinin sırtına bindirilecek. Dışarıdaki tilkiler serbest dolaşa dursun, kümesteki kazlar daha çok yolunacak.

BÜTÇE AÇIĞINDA REKOR KIRACAKLAR

Getirdikleri ek bütçede, milletten toplayacakları 1 trilyon 150 milyarlık verginin karşılığına, 1 Trilyon 150 milyar liralık harcama yazmışlar. Çünkü ek bütçede açık yasal olarak yazılamıyor. Ek yapılan harcamalarda her şey var ama kamu çalışanlarının maaş ve ücretlerine, emeklilerin aylıklarına, ikramiyelerine yapılan zamlar, sosyal güvenliğe devlet katkısındaki artış gibi, toplamda 794 milyar liralık ek harcama ek bütçede yok. Bunu, Cumhurbaşkanına verdikleri insaf dışı, ödenek yazma yetkisiyle bütçeye, karşılığına gelir yazmadan yazacaklar. Yazdıkları bütçe açığını ikiye katlayıp rekor kıracaklar. Cumhurbaşkanının net borçlanma yetkisinin de insafsızca üçe katlayarak memleketin bütçesini, kaderini tek kişinin iki dudağının arasına bırakacaklar.

Para basacaklar açık kapatacaklar

Nerede kaldı millet iradesinin tecelligahı TBMM’nin bütçe hakkı? Torba yasayla kur korumalı mevduatın yükünü, Hazine’den Merkez Bankası’na devrettiler. Bütçe açığının önemli bir bölümünü de para basarak karşılayacaklar. Anayasa’ya, yasalara aykırı, saydamlıktan, hesap vermekten uzak, bu bölük pörçük uygulamalarla, güveni artırmıyorlar, aksine azaltıyorlar. Milletimize çıkacak acı faturayı, her gün biraz daha ağırlaştırıyorlar.

ABA ALTINDAN SOPA GÖSTERİNCE

Daha önce de tulumbada su bittiğinde Erdoğan; ‘Bu can bu tende oldukça vermem’ dediği rahibi, bir gecede ABD Başkanı’nın makamına teslim etti. ‘Dinletiriz, gösteririz, ama vermeyiz’ dediği, Cemal Kaşıkçı cinayetinin kanıtlarını, dosyasıyla Suudi Arabistan’a devretti. Kendi gazetecilerimizi zindanlarda çürürken, ‘Hiçbir surette iade etmeyiz, ben bu makamda olduğum sürece asla’ dediği Alman vatandaşı Türk muhabiri, Merkel bastırınca apar topar Almanya’ya teslim etti ve daha 15 gün önce, İsveç’e ‘Boşuna uğraşma. Sen Kuran'ın yakılmasına müsaade ettiğin sürece biz sizin NATO'ya girmenize evet demeyiz’ diye meydanlarda caka satarken, Türkiye’ye gelecek İsveç heyetlerine, ‘Kusura bakmasınlar, yorulmasınlar. NATO’ya girmelerine izin vermeyiz’ diyerek kapıdan kovalarken birden çark etti.

Dönüşler bel kırıyor

Tabii bel kıran böylesi bir dönüş insana tulumbadaki su meselesi yanında, yabancı bir ajansın, NATO zirvesi öncesinde, Erdoğan’ın oğlunun kurduğu, CHPliderinin de aileleri konuşmaya buradan başlayalım dediği, Manhattan’daki gökdeleni yapan vakıfla ilgili, yolsuzluk haberinin de etkili olduğunu düşündürüyor. Birilerinin adına aba altından sopa gösterince, işler daha da hızlandı.

Erdoğan İsveç’in NATO üyeliğine onay verdi. Ama samimiyetsizlikte burada da zirve yaptı. Tek bir imzayla, daha önce Meclis’in onayladığı İstanbul sözleşmesini bitiren, kibirli Erdoğan, İsveç’in NATO üyeliği konusunda ‘Yetki Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde demeye başladı. Düne kadar tu-kaka olan AB üyeliği de birden torbadan çıkıverdi. Anlaşılan birileri ona geçmişte AB üyeliği gündemdeyken Türkiye’nin ne kadar rahat para bulduğunu anlatmış. Atalarımız ‘borçlunun yalımı alçak olur’ diye boşa dememiş. Seçimlerden önce, ekonomide yaptığı hataları borçla gizleyebilmek için bakalım Erdoğan’ın süngüsü daha ne kadar düşecek? Bunu öğrenmek için, çok fazla beklemeyeceğiz. Şimdi Erdoğan Körfez yolcusu. Bakalım oralarda, para gelsin diye nelere evet diyecek? Borç almak için hangi emirleri alacak? Hep birlikte göreceğiz

Eğitimde tehlikeli gidiş!

AKP yaklaşan yerel seçimlere giderken, milleti bölünmüş şekilde tutmak istiyor. Roller de troller de belli. Feshane’de sergiler basılıyor. Festivaller iptal edilsin diye kampanyalar yapılıyor. Trollerin hedef gösterdiği sanatçıların, konserleri iptal ediliyor. Milli Eğitim Bakanlığı koltuğuna oturtulan zat, karma eğitimi tartışmaya açmaya çalışıyor. Erdoğan’ın ortağı, Hizbullah’ı terör örgütü diye kabul etmeyen partinin milletvekili karma eğitime ‘dayatma’ diyor. Bu hükümet ideolojik vesayetle eğitim sistemini mahvetmeyi sürdürüyor. Kız çocuklarını eğitimin dışında tutmanın peşindeler. Bu çağda eğitimin sorunu bu mu? Çağdışı kalmış kafalara eğitimi teslim ederseniz sonuç bu oluyor. Ama oyun içinde oyun var. Hükümetin planı, yaşam biçimi farklılıkları üzerinden, milleti ayrıştırarak, bölerek, ekonomik soykırımı unutturmak, aradan sıyrılmak. Bunun için de yerel seçimlere kadar elinden geleni yapacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi