İstanbul'a ihanet ettiler...

Halbuki Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘İstanbul’a ihanet ettik’ sözleriyle yapılanların yanlış olduğunu vurgulamıştı.  Dikey mimarinin karşısında olduğunu söyleyen Erdoğan'ın şehircilik sicilinde neler var? birer birer ortaya dökülü. "Belediye başkanlığımdan beri hep yatay mimariyi savundum" diyen Erdoğan'a İstanbul'daki icraatlarını anımsatalım istedim. 

Erdoğan sözlerini çabuk unuttu
Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, geçen günlerde şehircilik ve mimari açısından değerlendirmelerde bulundu. Erdoğan “Belediye başkanlığımdan beri hep yatay mimariyi savundum. Dikey mimarinin karşısında olan bir Cumhurbaşkanı olarak artık vatandaşlarımız da bizim bu tezimizi kabul etti” dedi.

Yirmi beş yılda yeşili tükettiler 
Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu 1994 yılından 2019 yılına kadar kenti mensubu olduğu partilerin belediye başkanları yönetti. 2003-2019 yılları arasından Başbakan ve Cumhurbaşkanlığı yapan Erdoğan’ın partisi, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı üzerinden 2019 yılından sonra İstanbul’a müdahale etti.

Özel planlar hormonlu binalar 
Son 29 yılda parsele özel imar planları hazırlandı, hormonlu binalar yaratıldı, gökdelenler tüm kenti sardı ve rant katlandı. 21 Ekim 2017’de “40 kat, 100 kat binalar yapmak sizi medeni yapmıyor ama biz de bu tuzağın içine düştük. İstanbul gerçekten müstesna bir şehirdir. Ama biz bu şehrin kıymetini bilmedik, biz bu şehre ihanet ettik, hâlâ da ihanet ediyoruz. Ben de bundan sorumluyum” diyen Erdoğan bu sözlerini unutup “dikey mimarinin karşısında oldum” dedi.

Hafızasını tazeleyelim:
2013 yılına kadar imar çeteleri İstanbul’da belediye meclislerini kullanarak yol aldı. Ancak işler ağır aksak ilerlemeye, “sorun çıkartan” meclis üyeleri ortaya çıkınca, devreye Çevre ve Şehircilik Bakanlığı sokuldu.

2013 yılında Ankara el koydu 
Temmuz 2013'te yürürlüğe giren yasal düzenlemeyle Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı istediği yerde herhangi bir şart olmadan plan – proje yapma ve ruhsat verme yetkisi aldı. Böylece hem muhalif partilerin yönettiği belediyeler hem de AKP'li belediyelerdeki muhalif meclis üyeleri etkisiz hale getirildi. Özellikle İstanbul ve İzmir'de CHP'li belediyeler tarafından yönetilen ilçelerde bakanlık tarafından gerçekleştirilen parsele özel imar plan değişiklikleri ile yandaş iş adamlarına milyarlarca liralık rant yaratılmasının önü açıldı.

Davalar boşa çıkarıldı 
Avcılar'dan Kartal'a Bakırköy'den Şişli'ye Sarıyer'den Kadıköy'e kadar çok sayıda ilçede hormonlu binaların yükselmesini sağlayan imar planlarına sivil toplum kuruluşları, belediye meclis üyeleri ve duyarlı vatandaşlar dava açtı. Bu sırada hormonlu binalar ruhsat alıp inşaata başladı. Kent yağmasına karşı mücadele edenler terörist, konuyla ilgili yazı yazan – haber yapanlar vatan haini ilan edildi. Cinayetleri engellemeye çalışan belediye meclis üyeleri saldırıya uğradı, sokağa çıkan yurttaşlar; gaza boğuldu, copla dövüldü, kör – sakat bırakıldı veya öldürüldü.


Bakanlık imzası her yerde
İmar planlarıyla ilgili davalar sürerken Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yargı kararlarını işlevsiz bırakmak için aynı projelere yeni imar planları hazırladı. İdari mahkemeler yürütmeyi durdurdu, Danıştay imar planlarını iptal etti ama “yeni planlarla yola devam ediyoruz” diyen müteahhitler hiç durmadı ve hormonlu binalar tamamlandı.
Özetle, bakanlık yardım ve yataklık ettiği için çok sayıda kent cinayeti girişimi başarıya ulaştı. Bugün Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı hala yargı kararlarının etrafından dolanan, adrese teslim çok sayıda plan değişikliğini İstanbul’da hayata geçiriyor. 

İBB  devre dışı bırakıldı 
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi’nden imar plan tadilatı alamayanlar bakanlığın kapısını çalıp işini çözüyor. Bunun son örneği Etiler’deki Polis Meslek Yüksekokulu arazisi… 39 katlı üç gökdelen inşa edilecek arsanın imar sorununu geçtiğimiz yıl Çevre ve Şehircilik Bakanlığı çözdü ve yıllardır duran projede inşaat hızla başladı. Yapı ve Yapı San. Tic. A.Ş. + ASTAŞ Gayrimenkul Yatırım tarafından Etiler’de yapımı sürdürülen proje.  AKP iktidarında İstanbul'un nasıl betona boğulduğu fotoğraflarla net olarak görünüyor. 369 metrelik kule uzunluğu ve deniz seviyesinden 587 metrelik yüksekliğiyle İstanbul’un en yüksek yapısı olan Küçük Çamlıca TV-Radyo Kulesi'ne çıkıp kentin sadece Anadolu Yakası’na bakıldığında manzara şöyle:

Ataşehir
İstanbul’da deprem toplanma alanları bile rezidans ve AVM’lere açıldı. 150 metreden yüksek binalar açısından Avrupa’da gökdelen sayısının en fazla olduğu Türkiye’de bu tanıma uyan 67 gökdelen var. Yüksek binaların yoğunlaştığı yerlerden biri ise Ataşehir oldu. Emlak Konut GYO’nun ihale ettiği arazilerde yükselen gökdelenlerin yanı sıra İstanbul Finans Merkezi projesiyle de bölge beton bloklara teslim oldu.

Fikirtepe – Göztepe – Caddebostan
İstanbul Fikirtepe’deki kentsel dönüşüm çalışmaları 15 yıldır gündemde. Bölgede birçok firma projeleri yarım bırakmış, semt adeta harabeye dönmüştü. Enkazı devralan devlet eski yapıları yıktı, inşaatlara başladı. Ancak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın düşük yoğunluklu yapılaşma çağrısının Türkiye’nin en büyük kentsel dönüşüm projesinde pek karşılık bulmadığı görüldü.

İstanbul'un yeni surları!
İstanbul’un Avrupa Yakası’nda durum böyleyken, Avrupa Yakası’nda durum pek farklı değil. Örneğin, AKP iktidarının ihale yoluyla sattığı Zeytinburnu – Ataköy sahil hattındaki kamu arazilerinde 60 yeni bina yükseldi. Uzunluğu 70 metreyi bulan yapılar tarihi kentin siluetini değiştirdi. ‘İstanbul’un yeni surları olarak nitelendirilen bu yapılarla kıyıya adeta beton duvar örüldü. Bir çoğu turizm imarlı olan arazilerde yükselen binalar apart daire olarak milyonlarca liraya satıldı.

Yalı- Ataköy 
AKP iktidarında İstanbul’un Avrupa Yakası’nda Mecidiyeköy’den Kağıthane’ye, Levent’ten Maslak’a kadar birçok bölge hormonlu binalarla doldu. Yoğun yapılaşma trafik ve altyapı sorunlarını beraberinde getirirken, kentin görünümü de tamamen değişti:

Aldı yetkiyi, veremedi etkiyi
Türkiye'nin başkanlık sistemine geçtiği 2018 yılı seçimlerinden önce Erdoğan ekonomik türbülansı hatırlatarak 'yetkiyi verin' dedi, işte ondan sonra olanlar....Türkiye ekonomisi zor günlerden geçiyor. Türk Lirası yabancı para birimleri karşısında tarihi dip seviyeleri görürken, patronlardan çalışana, gencinden yaşlısına milyonlarca vatandaş gelişmeleri kaygıyla izliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24 Haziran 2018 seçimlerinden 5 gün önce, 19 Haziran’da yaptığı konuşmada, “Bu kur filan, bunların hiçbirisi bizim geleceğimizi belirleyen şeyler değil, geleceğimizi, biz belirleyeceğiz. 24’ünde siz bu kardeşinize yetkiyi verin, ondan sonra bu faizle şunla bunla nasıl uğraşılır göreceksiniz” demişti.

Yetkiyi aldı hepimizi yaktı
Erdoğan yetkiyi aldı, 9 Temmuz 2018’de de Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçildi. O tarihten bugüne makro ekonomik verilere bakıldığında ülke ekonomisini uçuracağı söylenen başkanlık sisteminde Türkiye ekonomisinin her geçen gün daha da kötüleştiği görülüyor. 
Türkiye'nin ekonomisinin sorumlusu benim ben!” diyen Erdoğan’ın 2021 yılının sonunda duyurduğu yeni ekonomi modeliyle Türkiye’de bütün dengeleri alt üst etti. Döviz kurundaki yükseliş ve artan hayat pahalılığı ekonomideki bozulmayı hızlandırırken,hemen hemen bir çok gösterge alarm zilleri çalıyor.

Lira da büyük çöküş
Başkanlık sistemine geçilmeden önceki yılın sonunda yani Aralık 2017’de 3.77 TL olan dolar kuru bugün 19.25 seviyesine ulaşmış durumda. Dolar söz konusu dönemde TL karşısında yüzde 410 değer kazandı.

İlk 20 yalan oldu 
Başkanlık sistemine geçilmeden önceki son yıl olan 2017 yılında 851 milyar dolarlık Gayrisahfi Yurtiçi Hasıla (GSYH) ile Türkiye dünyada sıralamada 17'nci sırada yer alıyordu. Başkanlık sistemine geçildikten sonra bu ligde hızla gerileyen Türkiye, 817 milyar dolar GSYH ile sıralamada 21’e indi. Tahminler 2023 yılında Türkiye'nin 23'üncü sıraya gerileyebileceğini gösteriyor.

Bütçe açığı bir dev oldu
Başkanlık sistemine geçilmeden önceki son yıl olan 2017 yılı bütçe açığı GSYH'nin yüzde 1,5'ine gerilemişti. Bu oran Şubat 2023 itibariyle yüzde 2,4 seviyesinde. Buna göre AKP iktidarında bütçe açığı başkanlık sistemine geçilene kadar düşmüş, başkanlık sistemine geçildikten sonra yeniden artmaya başlamış olduğu görülüyor.

Enflasyon azdı uçtu gitti
Başkanlık sistemine geçilmeden önceki son yıl olan 2017 yılında enflasyon yüzde 11,9 idi. 2022 yılı sonunda enflasyon yüzde 64'ü aştı. 2023 yılı Mart ayı enflasyonu yüzde baz etkisiyle yüzde 50,51 çıksa da tüketici fiyat endeksinde 51 aydır aralıksız artıyor. Başkanlık sistemine geçilmeden önce enflasyonu ciddi oranda düşürmeyi başaran AKP iktidarı sistem değişikliği sonrası kontrolü kaybetmiş görünüyor.

Cari açık büyüdü
Başkanlık sistemi öncesindeki son yıl olan 2017'de cari açığın GSYH'ye oranı yüzde 5,5'e yükselmişti. 2021 sonu itibarıyla bu veri yüzde 1,8'e gerilemiş olsa da cari açığı düşüreceği söylenen yeni ekonomi modeliyle 2022 yılının sonunda bu oran yeniden yüzde 5,4'e yükselmiş bulunuyor.

Türkiye 81. olabildi
Başkanlık sistemine geçilmeden önce, 2017 yılında Türkiye'de kişi başına gelir 10 bin 537 dolar ile dünya kişi başına geliriyle (10.724 dolar) aşağı yukarı aynı düzeydeydi. Ülke insanının ortalama refah düzeyini gösteren kişi başına milli gelirde Türkiye'de son yıllarda dramatik bir düşüş yaşandı. Söz konusu gelir 2013 yılında 12.489 dolarla tarihindeki en yüksek düzeyi gördükten sonra, 2020'de 8 bin 612 dolara kadar indi. Ülkeler arası sıralamada 2013-2020 döneminde 65'incilikten 77'nciliğe gerileyen Türkiye, 2022’de 81'inciliğe indi. Ülkenin risk primini gösteren ve tümüyle piyasada arz ve talep kurallarına göre belirlenen 5 yıllık CDS primi, başkanlık sistemine geçilmeden önceki 2017 yılı sonunda 157 baz puandı, 2022 yılı Temmuz ayı ortasında prim 900 baz puanı aşan CDS priminin 300 puanı aşması durumunda ülke aşırı riskli sayılıyor. Hali hazırda Türkiye’nin CDS primi 541 puan seviyesinde.


Borç katlandı
Merkezi Yönetim Borç Stoku 2017 yılı sonunda 876,5 milyar TL idi son verilere göre 4 trilyon 211 milyar lira oldu Seçim öncesi vatandaşın kartlı harcamaları ile elektronik ürün ve araç alımlarında dikkat çeken artışlar yaşanıyor. Uzmanlar, seçim sonrası dolar kurunda sert artış beklentisinin neden olduğu etkilere işaret ediyor. Seçim sonrası dolar/TL kurunda artış beklentisi, kartlı ödemelerde dikkat çeken artışlara yol açtı. Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre, 31 Mart haftası itibarıyla kredi ve banka kartı ile yapılan harcamalar geçen yılın aynı haftasına göre yüzde 146 artarak 125,2 milyar TL’ye yükseldi.


Harcamalar rekor kırıyor
Araç kiralama, satış, servis ve yedek parça grubunda yapılan harcamalar ise 31 Mart ile biten haftada ilk kez 5 milyar TL’yi aşarak rekor kırdı. Vatandaş 2022 Mart’ının son haftasında kartla toplam 1,6 milyar TL’lik araç kiralama, satış, servis ve yedek parça harcaması yaparken, bu yılın aynı döneminde bu harcama yüzde 220 artarak 5,4 milyar TL’ye yükseldi. Aynı haftada kartla yapılan elektrik-elektronik eşya harcamaları da rekora yakın seyretti.
24 Mart haftasında 9 milyar TL olan kartla elektrik-elektronik harcamaları 31 Mart ile biten haftada 11,6 milyar TL’ye çıktı. Böylece, yılbaşı zamları öncesindeki 31 Aralık 2022 ile biten haftada 11,7 milyar TL’lik rekora en yakın harcama kaydedilmiş oldu.
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi