Selvi Sarıtaç

Selvi Sarıtaç

Seçim için geri sayım başladı!

Soru şu "Sandıkta büyük bir dip dalga yaşanır mı?" Bence yüksek olasılık. Öncelikle kazanan Türkiye Cumhuriyeti olacaktır. İlk önce bunu söyleyeyim. Yeni bir dönem açılacaktır. Eskiyi sorgulayan ama ülkenin yönünü batıya muassır medeniyetler seviyesine çıkartacak çabalar yoğunlaşacaktır. Ha birde bu seçimin galibi yazın bir kenara  Kadınlarımız olacaktır. Bu seçimde sonucu önce kadınlar, sonra gençler direkt olarak belirleyecektir.Muhafazakâr kadınlar da uyanmaya başlıyor artık.! Bu eğilim ilk defa 2018 seçimlerinde değişmeye başladı. O değişimde daha başlangıçlarındaki ekonomik krizin de etkisi vardı kuşkusuz ama asıl eğitim ve iş hayatına Erdoğan’ın AKP yönetimi sayesinde dahil olan kadınların, tek sorunlarının başörtüsü olmadığının farkına varmaları etken olmuştu. Ayrıca Erdoğan’ın geç yaşta evliliklerden yakınması, kadınlara sürekli üç çocuk yapma, yaşlılara bakma yükümlülüğünden söz etmesi, modern şehir hayatın gerçekleriyle örtüşmüyordu. Şehirli, eğitimli, iş sahibi AKPli kadınların, evlilik öncesi soyadlarını kullanarak kişiliklerini gösterme çabası dahi bu farkındalığın göstergesi.
Bu durumu son olarak kadına şiddetin önlenmesi için 6284 sayılı yasaya sahip çıktığı için kendi mahallesinden olmadık hakaret ve tehditlere maruz kalan ve kendi partisinden kimsenin savunmadığı AKP TBMM grup Başkan Vekili Özlem Zengin’in çok şey özetleyen cümlesinden da anlayabiliriz: “Bizim mahalle kadınların değiştiğini göremiyor.”

Laik demokrat kesim onlarca yıldır Cumhuriyetin kuruluşunda Mustafa Kemal Atatürk’ün en önemli reformlarından birinin de Medeni Kanun ile kadın ve erkeğin eşit hukuki haklara kavuşması olduğunu söyleyegeldi. Şimdiyse, özellikle 2019 yerel seçimlerinde İstanbul ve Ankara’nın CHP’ye geçmesi ardından siyasal İslamcı çevreler Erdoğan’a iktidara sahip olma yolunun kendilerinden geçtiği şantajı yapıyorlar. Oy tehdidiyle kadına şiddete karşı İstanbul Sözleşmesinden geri adım attıran onlardı. Pelikan propaganda grubundan Sabah yazarı Hilal Kaplan tutup İstanbul Sözleşmesinin aile kavramını tahrip edip LGBT dayattığı demogojisiyle kitap yazmıştı.

Oy tehdidi var!
Siyasal İslamcı cemaatlerin hedefinin şimdi de 6284 üzerinden Medeni Kanun olduğu görülebiliyor. Erdoğan’ın yeni müttefiklerinden Yeniden Refah ve Hüda-Par kadının erkekle eşit olduğunu kabul etmiyor. Hüda-Par’ın Kadın Kolları Başkanı Sema Yarar Rûdaw TV’ye yaptığı açıklamada 6284’te şiddet vakalarında “kadının beyanı esastır” denmesinin “erkeği itibarsızlaştırdığından” yakınıyor; gerilediğimiz nokta budur.

Kadınlar hakları için ayaklandı
İYİ Parti lideri Meral Akşener ve CHP Genel Başkan Yardımcısı Aylin Nazlıaka, kendi mahallelerinden tehdit ve hakaretlere maruz kalan AK Partili kadınlara sahip çıkıyor, ama AK Partililerden çıt çıkmıyordu. Nihayet AK Parti çizgisindeki kadın derneği KADEM de Twitter hesabından tepki gösterdi: “Başta Özlem Zengin olmak üzere AK Parti listelerinin ön sıralarında yer alan kadın adaylara yönelik linç kampanyasının (…) siyasi bir amaç taşıdığı da açıktır. Kadın düşmanlığına varan hakaret dolu yaklaşımlar her şeyin ötesinde kul hakkıdır. Bu konuyu siyasi pazarlık ve tehdit vesilesi olarak kullananlara, sandığa gidecek seçmenin yarısının kadın olduğunu hatırlatıyor, “Kadın Varsa Demokrasi Var” diyoruz.”

Kadın rüzgârı da dönüyor
Zengin ve Yanık’ın önceki yöneticileri arasında bulunduğu KADEM’in başkanlığını Saliha Okur Gümrükçüoğlu yürütüyor; KADEM Vakfının başındaysa Sümeyye Erdoğan Bayraktar var.
Ama iş artık siyasi boyuttan çıkıyor, kadın düşmanlığının siyaset aracı, hatta amacı haline getirilmesine varmaya başlıyor. KADEM’in “kadın düşmanlığı” vurgusunu ve “Kadın varsa demokrasi var” ifadesini kaydetmek gerekiyor. Seçim rüzgârı alanlarda CHP lideri ve birleşik muhalefet adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na dönüyor; bunu alanlarda gözlemek mümkün. Akşener sahalara indi, kadın haklarına özel vurgu yapıyor. Ekrem İmamoğlu Karadeniz’i ateşliyor, Mansur Yavaş iktidara sert eleştirilerle yolsuzluklardan vuruyor.

Kadınlar her şeyin farkında
Erdoğan’sa “Açılışlarımız miting gibi” diye MHP lideri Devlet Bahçeli ve Hüda-Par lideri Zekeriya Yapıcıoğlu’yla gittiği Diyarbakır konut açılışında bir zamanlar Diyarbakır’da konuştuğu kitlenin belki beşte birine hitap ediyor. Erdoğan kendisin iktidara taşıyan kadınların karşısına kendisini yeniden iktidara Yeniden Refah ve Hüda-Par gibi müttefiklerin taşıyacağı umuduyla çıkıyor.
Ha bakın. Ele talkın verip, kendi salkım yutmak aslında bu dönemin muktedirlerinin genel bir tavrı oldu.Kendi zenginleşip, halka fakirliği övmek, başkasında ağır bir biçimde eleştirdiği şeyi kendine hak görmek. Siyasal İslamcı camiadaki son günlerde yaşanan ve bizi hiç de ilgilendirmeyen magazinsel bir durum bugün egemen olan anlayışı ve memleketimize hakim siyasal İslamcı tefekkür biçimini gösteren şahane bir örnektir.Söylenen başkadır, yapılan başka. Kendileri için hak olan, sıradan insanlar için batıldır. Onlar için kabul edilebilir olan, başkaları için ayıptır.Savunduklarını iddia ettikleri din ve ahlak kuralları onlar için geçerli değildir, sıradan insanlar için geçerlidir.Çok sıradan ve aslında her insanın başına gelmesi muhtemel bu olay, bu anlayışı o kadar net bir biçimde ortaya koymuştur ki, fazla söze gerek yoktur.  Elbette yaşanan özeldir, tek kelime edemeyiz. Ama yansıttığı anlayış ne yazık ki, geneldir.
Bugün ülkenin fotoğrafın tümüne bakınca her kesimi sandığa yöneltecek bir etken var. 100 yıllık Cumhuriyet tarihinin beşte birlik dilimini oluşturan AKP iktidarları döneminde toplum, AKP’nin siyasal gündemine teslim olmadı. Yeri geldikçe değişik dip dalgalarıyla sesini duyurmaya çalıştı. AKP, bunların her birine sert yanıtlar verdi. Son dip dalgasının sandıkta olması ve değişim getirmesi demokrasinin büyük bir zaferi olacak.

İlk dalga Cumhuriyet Mitingleri
İlk dip dalgası Cumhuriyet Mitingleri’ydi. 14 Nisan 2007’deki ilk Tandoğan mitingini, 29 Nisan’da İstanbul Çağlayan, 5 Mayıs’ta Manisa ve Çanakkale, 13 Mayıs’ta da İzmir izlemişti. Her miting yapıldığı ilin tarihteki en büyük toplanma yeri olmuştu. Başlıca kaygı Cumhuriyet değerleriydi, sandıkta değişimdi. İktidar bu mitingden Ergenekon terör örgütü çıkardı. Davalar açıldı. Atatürkçü Düşünce Derneği, Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği hedefe kondu. FETÖ alçaklıklarının bir bölümünün ortaya çıkmasıyla birlikte 12 yıl sonra 1 Temmuz 2019’da İstanbul 4. Ağır Ceza Mahkemesi şu kararı verdi: “Ergenekon adlı bir terör örgütü olmadığından örgüt kurma, yönetme, üye olma suçlarından yargılananların beraatına...”

Gezi direnişi ikinci dalga oldu
İkinci dip dalga Gezi Direnişi’ydi. Gezi Parkı’nın betona gömülmemesi için başlatılan eylem, kısa sürede tüm Türkiye’ye, “hep birlikte huzurlu bir ülkede yaşama özlemi” olarak yayıldı. 3 ay süren Gezi Direnişi’nden de terör örgütü imal edildi. Davalar açıldı.  Araya sokulan provokatörler dışında barışçıl bir içerik taşıyan Gezi de Cumhuriyet Mitingleri gibi siyasi tarihimizdeki yerini aldı. Her iki dip dalganın sesi sadece Türkiye’de değil dünyada duyuldu.

Üçüncü dalga Adalet Yürüyüşü
Üçüncü dip dalga CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu hakkında verilen tutuklama kararından sonra 15 Haziran 2017’de Ankara Güvenpark’tan başlayıp 24 gün süren ve İstanbul Maltepe’de son bulan 450 kilometrelik Adalet Yürüyüşü’ydü. Bu yürüyüşü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başlattı. Yolda katılım, öteki siyasi partilerin, kitle örgütü temsilcilerinin, kanaat önderlerinin verdiği destek bunu bir dip dalgasına çevirdi.

Mutfaklarda et yok !
Gelelim bir başka konuya. Et fiyatları uçtu gitti. Şimdi o eti yiyin bu eti yemeyin diye tavsiyelerle aklımızla alay ediyorlar. Bırakın danayı manayı, ocak ayında 136 TL olan 1 kg kuzu kuşbaşının fiyatı bugün aynı zincir markette 375 TL. Şişlik kuşbaşı 375, sotelik 422. Kemikli kol alırsanız 315. Kuzu kıyma 350 TL. Fiyatlar üç aşağı beş yukarı bu. Mahalle kasabı belki bir tık daha aşağıda, sosyetik kasap iki tık daha yukarıda. Ve şimdi iktidarımız bu kez de kasap avına çıktı, stokçu, karaborsacı kasap ya da celep arıyorlar gözaltına almak, dostlara alışverişte görülmek için. Yakında iktidara yakın medyada “Buzdolabında iki adet karkas dana, 8 adet yüzülmüş koyun, 20 kilo bonfile, piyasaya verilmek üzere hazırlanmış 50 kg kıyma bulunan halk düşmanı ele geçirildi” diye izlerseniz şaşırmayın.

Mangal yapmak hayal olacak
Şimdi olacağı söyleyeyim. Bizde et fiyatları alabildiğine yükselirken, dünyada hızla düşüyor ve bu yıl içinde yüzde 15 kadar geriledi. Şimdi olacağı şu. İktidara yakın birilerine et ithal etme kotası verilir. Kurlar baskı altında olduğu için ve dolar şimdilik düşük seyretmeye zorlandığı için nispeten ucuza birkaç milyar dolarlık et ithal edilir. Ancak seçimden sonra bu ekonomi politikası sürdürülürse ithalat da aşırı pahalı hale geleceği için yazın mangalı falan unutun.

Yardım paralarına ne oldu?
Televizyonların ortak yayını ile büyük havalarla toplanan 115 milyar TL’lik deprem yardımlarının 41 milyar TL’sinin söz verildiği halde hesaplara yatırılmadığını biliyoruz. Geçen ayın bu zamanlarında “Kim bu paraları yatırmayan sahtekarlar” diye konuşuyorduk. Her şeyi olduğu gibi bunu da unuttuk. Üç gün konuştuk, konu kapandı. Oysa söz verdiği parayı yatırmayanların büyük bölümü kamu kurumları, kamu bankaları idi. Bir kez daha bir televizyon şovu ile bir algı yaratılmış sonra her zaman olduğu gibi içi boş çıkmıştı.Şimdi bir kez daha hatırlatalım. Söz verilen deprem yardımlarının 41 milyar TL’si nerede! Bu sahtekarlığın ortaya çıkmasından 1 ay sonra bu paraların ne kadar yatırıldı? Hazır finans merkezi açılışı için söz verenlerin hepsi bir araya gelmişken, paraların akıbetini de sorsak mı!

Para nereden gelecek?
Kemal Kılıçdaroğlu’nun yurt dışından 300 milyar dolar getireceğim demesi iktidarı bayağı rahatsız etmiş olmalı. "Tefeciden mi alacaksın” diyorlar. Bunu diyenlerin Suudilerden 5 milyar almak için katil dedikleri Bin Selman’a cinayet dosyasını teslim ettiğini, 10 milyar için darbenin arkasında olduğunu söyledikleri Birleşik Arap Emirlikleri ile kucaklaştıklarını unuttuğumuzu zannediyorlar. Üstelik de, Kılıçdaroğlu 300 milyar paradan değil, 300 milyar dolarlık yatırımdan söz ediyor. AK Partili dostlar da, “Kılıçdaroğlu’na böyle bir para geleceğine inanıyor musun?” diyorlar. Kılıçdaroğlu’na değil ama hukuka saygılı, yüzünü medeniyete dönmüş bir Türkiye’ye bu para değil, bu paradan fazlası gelir. Türkiye’nin bir tek şeye ama tek bir şeye ihtiyacı var.Güvenilir bir yargıya ve hukukun üstünlüğüne.Seçim sonrası iktidar kim olursa olsun yapması gereken tek şey bu. Bu yapılırsa para da gelir, huzur da gelir, gidenler de gelir. Bu yapılmaz ise para da gelmez, giden de gelmez, kalan da gider, giden de kalır.Bir kez daha söyleyeyim. Türkiye’de gelecek iktidarın getirmesi gereken tek şey hukuk ve adalet. O gelirse, gerisi gelir.

Seçimi kazanan yön verir
İktisatçı, Prof. Dr. Yalçın Karatepe, doların seçmen davranışı üzerinde çok büyük etkisinin olduğunu belirterek “Dövize olan talep iktidarın seçime kadar işini zorlaştıran ana faktör. Vatandaşın AKP iktidarının devamı halinde doların yükseleceği yönündeki beklentisi çok yüksek. İktidar değişiminde ise sınırlı bir artış beklentisi var. Kur hareketinde en temel faktör sandıktan kimin çıkacağı olacak” dedi. Doların serbest piyasada 20 lirayı aşmasından sonra döviz kurlarını kontrol altında tutmak için olağanüstü bir çaba harcayan Merkez Bankası'nın (TCMB), döviz işlemlerine yönelik sınırlamaları artırıyor. Lira  üzerindeki baskıyı hafifletmek amacıyla TCMB, bankaların, bankalar arası piyasada yaptıkları döviz alımlarına günlük miktar sınırlaması getirdi.
Günlük limitler, banka bazlı olarak belirlenirken, Kur Korumalı Mevduat (KKM) ürünü kapsamındaki ihtiyaçlarıyla ilişkilendirildi. Ayrıca bankalardan, döviz alım işlemlerini saat 13.00'a kadar tamamlamaları bu saatten sonra serbest piyasada döviz almamaları istendi.  Günlük limitler ve genişleyen bankaların uyguladığı alış-satış kur farkları daha fazla şirketi ve bireysel yatırımcıyı Kapalıçarşı'daki döviz bürolarına itiyor. Bankalar arası piyasada kur 19.39 seviyelerinde iken Kapalıçarşı'da 20 liranın üzerinde görünüyor.

14 Mayıs son gün!
Tüm bu yazdıkalrımızın ardından gelelim son duruma.Köprüden önce son çıkıştır 14 Mayıs. Çağrımız şu: Eyyy seçmen, Bu ülkenin sahibi sensin. Bunların hepsi senin yetki verdiğin hizmetlilerdir. Sistem 5 yılda bir oy ver, sonra koyver anlayışına dönük. Ancak 5 yılda bir oy vermek de çok önemli. İradeni ortaya koy. Mutlaka sandığa git. Değişime oy ver. Durmuş bir saatin bile günde 2 kez doğruyu göstermesi gibi, bu sistemin bir sonucu, oyların boşa gitme endişesini azaltması. Ama ne olursa olsun oyunu kullan.  Meydanları doldurmak iktidarı değiştirmiyor ama sandıkları doldurmak değiştiriyor.Değişimi sen başlat.  Sandıktan gelen sese kimse kulak tıkayamaz. Akıldışına çıkıp bu dip dalgasından da “sandık terör örgütü” kurmaya kalkacak değiller ya! Usandık diyorsan işte sandık! 14 Mayıs’ta söz senin. Sana sesleniyoruz: Fikrin hür, vicdanın hür. İşte sandık, işte mühür!
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selvi Sarıtaç Arşivi