İstanbul’a ilk kahve ne zaman geldi?

Sabah uyanınca, uyku mahmurluğu içinde, bir gözüm aşağı bir gözüm yukarı bakarken banyoya gitmeden evvel, kahve cezvesini ocağa koymak genellikle ilk işimdir. O,”kırk yıl hatırlı” kahveyi içmeden kolay kolay kimse beni evden çıkaramaz. Ola ki bir şekilde çıkmak durumunda kaldım diyelim. O zaman da en uygun yer bulunup, arada derede o kahve mutlaka içilecek...!Zira benim gözler aynı hizaya biraz zor gelir.
***
Dün gece kitap okurken İstanbulluların ilk kahve ile buluşma hikayesine denk geldim. Eski Fransız Devlet Bakanı Talleyrand’ın “Şeytan kadar kara, cehennem kadar sıcak, melek kadar saf, aşk kadar da tatlı” olarak betimlediği kahvenin hikayesini, Refik Ahmet Sevengil’in kitabından bu konu ile ilgili yazmış olduğu bölümü, olduğu gibi size aktarmaya  karar verdim. Okumamış olanların ilgisini çekeceğini umuyorum. Bu arada kitabın ilk baskısının 1927 yılında yapıldığını da belirteyim. 
İsterseniz önce mis gibi bir köpüklü kahve yapın, sonra okumaya başlayın.
***
Kanuni Sultan Süleyman zamanında İstanbulluların damağı yeni bir zevk tattı. 1543 yılında gemilerle İstanbul’a ilk kez kahve getirildi. Müthiş heyecan yarattı bu. Hocalar her yenilik karşısında olduğu gibi son derece bilgisizce kestirip attılar;
-Haramdır!
Aklı başında bilginlerden sayılan devrin şeyhülislamı Ebusuud Efendi bile”Kömür oluncaya kadar kavrulup yakılan nesnenin yeme içmesi caiz değildir. Toplulukta içilmesi de hıristiyanlara benzemektir. Şeriata uygun değildir ve sözü geçen maddelerin zorla tutulup alıkonulması ve yok edilmesi gereklidir.”diye fetva çıkarmış, kahve getiren gemileri daldırıp yükleriyle birlikte denize batırttmıştı. Ne var ki, her yasaklanan şeye olduğu gibi kahveye karşı da ısrarlı bir tutkunluk sürüp gitti. 
***
1554 yılında Hekim adlı biri Halep’ten, Şemsi adlı biri de Şam’dan İstanbul’a kahve getirmişlerdi. Tahtakale’de bir dükkan açılmış, kahve pişirilip halka satılmaya başlanmıştı. İşte İstanbul’un ilk kahvehanesi! Bu küçük kara maddeden alınan sıcak ve siyah su, içenlerin başını garip bir zevkle döndürmeye ve tutkularını günden güne çoğaltmaya başlamıştı. Ne yasaklar, ne fetvalar İstanbul’un dört bir yanında yer yer genel kahvehaneler açılmasına engel olamadı. Bu kahvehaneler de eski meyhanelere benzer geniş, kagir yapılardı. Fakat bunların çiçeklerle süslü bahçeleri, içinde fıskiyeler savrulan havuzları vardı. İstanbul halkı bu kahvehanelerde kat kat fıskiyeli havuzun, havanın içine döne döne serpilen suları karşısında çevrede güvercinler kanat çırpıp hu hu’larla sırdaş olurken, toprak kaselerle kahveler içerler, sohbet ederler, bazen içlerinden biri kitap okur, diğerleri dinlerlerdi.
***
Kahvehaneler, kapalı eğlence yerleri, şehir içinde yaygınlaşırken dışında da mesirelere, gezinti yerlerine istek günden güne artıyordu. Kanuni Sultan Süleyman zamanında Kağıthane’de çadırlar kurulup genel şölenler verilmeye başlanmıştı.
***
Kanuni Sultan Süleyman döneminde fetvalarla içilmesi yasaklanan ve denize döktürülen kahvelerden sonra İstanbul’a yeniden kahve getirilmiş, yasaklara kulak asılmamış ve halk büyük bir istekle kahve içmeye başlamıştı. Katip Çelebi şu satırları yazıyor;”Ayrıca keyif sahipleri arasında, keyiflerini besleyen, hayat bağışlayıcı bir nitelik taşıyan bir fincan kahve uğruna can vermek düşüncesi olabilirlik kazandı. Daha sonra gelen müftüler izin fetvası verdiler. Kahvehaneler zaman zaman yasaklanıp, zaman zaman da izinle açılarak birkaç yıl böyle sürdü. 1591 tarihlerinden sonra yasaklanmadan kaldı. Her yerde bolca kahve içilip, her sokak başında bir kahvehane açıldı.”
***
Dördüncü Murat’ın tahta çıktığı yıllarda ise tüm kahvehanelerin kapatılması emrini vererek, kahve ile birlikte tütün, afyon, şarap kullanımı da yasaklandı(1623)
Kullananların cezası ise ölümdü.Katip Çelebi, Dördüncü Murat’ın yasaklarından söz ederken de şunları söyler;”O zamandan beri İstanbul kahvehaneleri bilgisiz kalpler gibi yıkılmıştır!”
Dördüncü Murat’ın ölümünden sonra tahta çıkan Sultan İbrahim zamanında da(1639-1648)bütün keyif veren maddeler yeniden kullanılmaya başlamış.
***
Ne demişler;“Gönül ne kahve ister ne     kahvehane/ Gönül muhabbet ister kahve bahane”
Doya doya, yasaksız ve fetvasız kahvenizin keyfini çıkarın. Afiyet olsun.
Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi