Ocak ayında enflasyon ocak söndürdü

Türkiye son aylarda girdiği girdabın içinde nereye gittiği belli olmadan sürüklenmeye devam ediyor. Ülkemizi her yanını iki olgu esir aldı. Bunlardan ilki ekonomik olan Enflasyon, ikincisi sağlık o da Enfeksiyon. Dostlar felaketin farkındamısınız bilmem. Ülkede her sabah elimizde ne varsa değer kaybediyor. Hergün daha çok yoksullaşıyoruz. Ülke olarak doğmamış bebekleri borçlandırıyoruz. TÜİK, Ocakta yıllık enflasyonun yüzde 48,69'a yükseldiğini açıkladı. Bu oran, son 20 yılın en yüksek seviyesi oldu. Aralıkta oran yüzde 36,08 olarak açıklanmıştı. ENAG ise enflasyonu yüzde 114,87 olarak hesapladı. Acaba Hangisi doğru? KARARI SİZ VERİN.
 

Sözler hep yalan oldu
İktidar bugüne kadar hep “Faizi indirdik, enflasyon daha da düşecek”, “Enflasyon kamburunu bir süre taşıyacağız” “Enflasyon Ocak’ta negatif olur”, “Enflasyon Ocak’ta pik yapar” “Enflasyon Nisan’da pik yapar” diyerek, milletin üzerindeki yükü, ağırlaştırdıkça ağırlaştırdı. Artık bu yük dayanılmaz hale geldi. Hem tüketici hem de üretici enflasyonu, Ocak ayında “mevcut serinin” rekorunu kırdı.
Başka bir deyişle "Ocak'ta enflasyon ocakları ışıkları söndürdü". Ocak ayında tüketici enflasyonu % 11.10; Üretici enflasyonu % 10,45 oldu. ENAG grubuna göre ise Ocak’ta tüketici enflasyonu % 15,52. Yine geçmişe dönüp baktığımızda, 1988’den bu yana en yüksek Ocak enflasyonunu, bu yıl yaşadık. Ama daha da vahimi; Aralık’taki rekorun (%13,58) üzerine, İkinci bir enflasyon rekorunu (%11,10) tarihte ilk kez yaşıyoruz. Erdoğan’ın deneyi milletimize çok pahalıya patladı.
 

Turpun büyüğü heybede
Ocak ayında üretici enflasyonu, tüketici enflasyonun altında kaldı. Ancak hala “turpun büyüğü heybede”. 12 aylık üretici ve tüketici enflasyonu arasındaki fark 45 puan ile yine rekor tazeledi. Üretici fiyatlarından tüketiciye doğru korkunç bir tsunami gelmeye devam ediyor
Memura “2022’nin ilk 6 ayı için % 5’lik zammı, % 7,5 yaptık” diyerek, günlerce caka sattılar. Memura zam % 7,5. Ocak enflasyonu % 11,1. Memur maaşlarına yapılan zam, daha yılın ilk 21 gününde eridi gitti. Memur şimdiden alacaklı. Milletten utanıp özür dilerler mi? Ne gezer!
 

Salgına sadece bakıyoruz!
Gelelim ikinci konumuza "Enfeksiyona" yani. Covid-19'a. Vakalar rekor üstüne rekor kırıyor. Bakan çıkmış "Grip" sayısı bile bundan fazla diyor. Kimsenin aldırdığı yok ama insanlar sapır sapır dökülmeye ölmeye ocaklara ateş düşmeye devam ediyor. Grip ile yapılan karşılaştırmak o kadar saçma ki, Sağlık Bakanı, ‘Covid-19’un gripten farkı yok’ derken yani ne diyor? ‘Korkmayın, boş vermeye devam’ diyor. Adeta şunu diyorlar; ‘Bundan sonra vaka saymaya gerek yok, grafiklere gerek yok, teste ve aşıya da gerek yok’. Oysa gripte ölüm riski her bin vaka için 1 iken Covid-19’da ölüm riski her yüz vaka için 2 olarak gerçekleşiyor. Arada 10-15 katlık fark var. Türkiye’de resmi sayılarla 2019’da gripten 27 bin kişi yaşamını kaybetti. İki senelik pandemi süresince düşük gösterilen sayılarla bile 87 bin kişi Covid-19’dan yaşamını kaybetti. Sadece son bir ayda 4 bin 800 kişi yaşamını kaybetti. Cehaletiniz öldürüyor." Şu tabloya dikkat edin lütfen. Geçtiğimiz Pazartesi den Cuma'ya 515.231 yeni vaka gerçekleşirken aynı günlerde 1078 kişi Covid nedeniyle can verdi.Yedi günlük ortalama vaka sayısı 101.166. Cuma günü açıklanan vaka sasyısı ise 111.157 dir. Bugüne kadar ölnelerin sayısı resni rakamlara göre 88.312 Cuma günü ölüm sayısı ise 248 olarak kayıtlara geçti.
 

Pandemi yakmaya devam ediyor
İktidarın art arda yaptığı açıklamalar ile mevcut tabloya karşı hiçbir önlem alınmadıkları; gerçeğin üstünü örtmek niyetinde oldukları açıktır. Son dönemde yüz bini aşan günlük vaka sayılarının ve iki yüzü geçen ölüm sayılarının Sağlık Bakanı’nın “grip”le benzeştirilerek açıklaması bilimsel değildir. Pandemi en yakıcı haliyle devam etmektedir. Yoğun bakım yatışları artmakta, enfekte sağlık çalışanları nedeniyle klinikler kapanmakta, sağlık emekçileri tükenmekte, her gün yüzlerce insanımız ölmektedir. Açıkça sağlık ve yaşam hakkı ihlal edilmektedir. Bu politikaları yürüten ve her gün binlerce yeni hasta ve yüzlerce ölüme alışmamızı bekleyen Sağlık Bakanı’nın mesleki değerleri unuttuğu aşikârdır. İki yıldır tükenen sağlık çalışanlarının hiçbir sorunu çözülmedi.Adeta salgının tüm yükü onların sırtına yüklendi. En riskli alanlarda çalışan sağlık emekçileri artan vaka sayılarından doğrudan etkilenmektedir. Sağlık çalışanlarının enfekte olma oranları artmaktadır. Birçok hastanede klinikler kapanmakta, sağlık hizmetleri aksamaktadır. Giderek büyüyen bu krize karşı Sağlık Bakanı’nın “endişe etmeyin” söylemi halk sağlığını önemsemeyen, bilimdışı ve bir bakanın söyleyemeyeceği sözlerdir.
 

Türkiye’de kusursuz fırtına
Türk Tabipleri Birliği’nin (TTB) "Türkiye’de Kusursuz Fırtına" başlığı ile düzenlediği çalışmada ülkemizde yaşanan salgının dehşete düşüren tablosunu gözler önüne serdi.TTB Merkez Konseyi üyesi Dr. Çiğdem Arslan konuyla ilgili çarpıcı bilgiler verdi.
 

Ölümler gizlenmeye devam ediyor
Belediyelerin ölüm verilerinden yaptığı hesaplamaya göre, geçmiş yıllar ortalamasına kıyasla Türkiye'de 2020 yılında 11 Mart-31 Aralık döneminde 110 bin fazladan ölüm olduğu ancak Sağlık Bakanlığı'nın resmi Covid19 kaynaklı ölüm sayısının 20 bin 881de kaldığı iddia edildi. Fazladan ölümlerin salgın ve salgına bağlı nedenlerden kaynaklı ölümler olduğunun düşünüldüğü ancak resmi veriler yayınlanmadığı için kesin rakamların bilinemediği dile getiridi.
11 Mart 2020-1 Şubat 2022 tarihleri arasındaki salgın döneminde Türkiye'de fazladan ölümlerin 251 bine ulaştığını, bu rakamın resmi covid19 ölüm sayısı olan 88 binin çok üzerinde olduğunu vurgulandı.
 

Vatandaş sağlığı değil cebini düşünüyor
Acı ama gerçek şudur ki ülkemdeki "Hayat pahalılığı" salgını unutturdu. Son Omicron varyantı ile birlikte vaka sayısının 100 bin sınırını da aşmasının ardından çalışanların yüzde 51'i yaşanan sürecin çalışma hayatında büyük etki yarattığını aktarırken, hayat pahalılığı ve enflasyon ise tüm bu süreçleri gündemden çıkardı. Her 4 çalışandan 3'ü yüksek enflasyon ve hayat pahalılığına çözüm bulmak istediğini belirterek, ana gündemlerinin sağlık değil geçim derdi olduğunu belirtti. Ipsos tarafından yapılan araştırmaya göre, Türkiye'de çalışanlara bir konuya çözüm getirme imkânları olsa neyi çözmek istedikleri sorulduğunda, yüzde 76'sı hayat pahalılığı ve enflasyon cevabını verdi. Pandemide vaka sayılarındaki hızlı artışa rağmen salgına çare bulmak isteyeceğini söyleyenlerin oranı ise yüzde 16'da kaldı.
 

Vakalar 100 bini geçti
Son 24 saatte, 111 bin 157 yeni vaka tespit edildi. Böyle şimdiye kadarki en yüksek günlük vaka sayısına ulaşıldı. Öte yandan bugün 83 bin 536 kişi de sağlığına kavuşurken corona nedeniyle 248 kişi hayatını kaybetti..COVID-19 pandemisi iki yıllık sürecin ardından en yüksek noktaya ulaşmış durumdadır. Sağlık Bakanlığı’nın gerçeği tam olarak yansıtmayan verilerine göre dahi günlük vaka sayısı yüz binin üzerine çıkmıştır. Sağlık Bakanlığı’nın salgını kendi haline bırakan, tek bir önlem dahi almayarak halk sağlığını göz ardı eden politikaları neticesinde önlenebilir bir hastalık nedeniyle hastalanıp ölüyoruz. TTB yetkilileri; Omicron varyantının bulaşıcılığına karşın gerekli önlemlerin alınmaması nedeniyle birçok ilde COVID-19 servislerinde ve yoğun bakımlarında doluluk olduğunu, vaka sayılarında rekorların kırıldı. Uzmanlar “Sağlık Bakanlığı, yükümlülüklerini yerine getirmemekte ısrar ederek günümüzdeki tabloya neden olmuştur” dediler.
Pandeminin başarıyla yönetilip yönetilmediğini ortaya koyan standardın fazladan ölümler olduğuna, Türkiye’de ise sosyoekonomik gerekçelerle 250 binden fazla fazladan ölüm yaşandığına dikkat çekilen TTB çalışmasında özellikle sağlık hizmetlerine erişimde yaşanan sorunların fazladan ölümleri tırmandırdığını belirtildi. Sağlığa erişim sorunuyla ilgili şu verileri de sundu:
 

2019’da 510 milyon 407 bin olan hastanelere müracaat sayısı, 2020’de 335 milyon 333 bine düştü.
2019’da 391 milyon 526 bin olan Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelere müracaat sayısı, 2020’de 242 milyon 701 bine düştü.
2019’da 46 milyon 211 bin olan üniversite hastanelerine müracaat sayısı, 2020’de 31 milyon 726 bine düştü.
2019’da 72 milyon 669 bin olan özel hastanelere müracaat sayısı, 2020’de 60 milyon 906 bine düştü.
2019’da 5,2 milyon olan üniversite hastanelerinde ve özel hastanelerdeki ameliyat sayısı, 2020’de 3,7 milyona düştü.
2019’da 2,8 milyon olan Sağlık Bakanlığı’na bağlı hastanelerdeki ameliyat sayısı, 2020’de 1,6 milyona düştü.
2019’da 13,8 milyon olan Sağlık Bakanlığı hastanelerinde, üniversite hastanelerinde ve özel hastanelerde yatarak tedavi olan kişi sayısı, 2020’de 10,6 milyona düştü.
Piyasa yaklaşımlı sağlık hizmetlerinin yaygın şekilde uygulandığı Türkiye’de, hem COVID-19’un hem ekonomik krizin var olan eşitsizlikleri derinleştirmesi, toplum üzerinde âdeta kusursuz bir fırtına yaratmıştır. Bunun sonucunda, milyonlarca insan sağlık hizmetine ulaşamamış ve binlerce önlenebilir ölüm meydana gelmiştir. Neoliberal kapitalizmin kurduğu sağlık sistemi, kendi yarattığı COVID-19 pandemisi ve ekonomik kriz nedeniyle yerle bir olmuştur. Sistemin oluşturduğu eşitsizlikleri azaltacak ekonomik ve sosyal destek, nitelikli ve parasız sağlık hizmetleri adımları zaman kaybetmeksizin atılmalıdır. Salgının yükünü çeken emekçilerin ücretleri ve çalışma koşulları iyileştirilerek krizin altında ezilmeleri engellenmelidir. Adil bir vergi sistemi getirilmeli; yurttaşları daha da yoksullaştıran ve sağlık hizmetlerine ulaşım konusunda engel oluşturan GSS sistemi terk edilerek gerekli tüm sağlık hizmetleri kamu tarafından parasız karşılanmalıdır. Şehir hastanelerine harcanan kaynaklara son verilip, birinci basamak sağlık hizmetleri güçlendirilerek salgın hastanelerden çıkarılmalıdır.
 

Önlemler gözden geçirilmeli
Salgın önlemlerini tamamen kaldırmak, binlerce insanın fazladan ölümüne neden olacaktır. Salgından çıkabilmemiz

için Türk Tabipleri Birliği’nin yaptığı önerilere uyulmalı, gerekirse yasal düzenlemelere de başvurularak etkin aşılama ile ölümler durdurulmalıdır.
Aile Sağlık Merkezleri ticarethane mi?
Başka büyük bir sıkıntı ise zamlarla iligil olarak sağlığı ciddi tehdit etmeye başladı. Kamu hizmeti veren Aile Sağlığı Merkezleri'nin (ASM) elektrik tarifelerinin ‘ticarethane’ olarak hesaplanmasına Türk Tabipler Birliği (TTB) Aile Hekimliği Kolu (AHEK) tepki gösterdi. Yüksek elektrik faturalarına dikkat çeken AHEK’den yapılan açıklamada, “Sağlık kurumları ticarethane, hastalar müşteri oldu diyorduk. Haklıydık. İşte ispatı. Kamu hizmeti veren Aile Sağlığı Merkezlerinin elektrik tarifeleri ticarethane olarak hesaplanıyor” denildi.
Enflasyon nerede biz neredeyiz
Şimdi dönüp dolaştık enaz sağlığımız kadar önemli geçim derdine geldik. Bakın arkadaşla geçen sene 100 liraya aldığınız ürünleri bu yıl 259,75 liraya alırsanız enflasyon %48,69 olur. Saçmalayan ben değilim, TÜİK öyle diyor."Faizler artınca, enflasyon da artar, faiz sebep enflasyon sonuçtur" teziyle faizleri düşürdük, ama enflasyon roket gibi fırladı.Bu teze göre faiz düşünce, enflasyonda düşmeliydi sanki? Tez de bir sıkıntı olabilir mi?

 

Yoksulluk sınırı 15 bin lirayı geçti
Türkiye ekonomisinin içinden geçtiği kriz ortamı açlık ve yoksulluk riskini büyütüyor. Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’nun Ar-Ge birimi KAMU-AR’ın araştırmasına göre, dört kişilik bir ailenin açlık sınırı bir önceki aya göre göre 272 lira artarak 4 bin 924 liraya yükseldi. Gıda dışındaki barınma, ev eşyası, ulaştırma, giyim, gibi harcama kalemlerinin fiyatlarında yaşanan yüksek oranlı artışla da yoksulluk sınırı Ocak'ta 15 bin liranın üzerine taşındı.
 

Açlık sınırı 5 bin liraya dayandı
Türk lirasının değerinde geçen yılın son dört aylık döneminde yaşanan ve bu yıl da devam eden değer kaybının yol açtığı fiyat artışları, dar ve sabit gelirli vatandaşların açlık ve yoksulluk riskini giderek büyütüyor.
Açlık sınırı ocakta bir önceki aya göre 272 lira artarken, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama 572 lira ve yoksulluk sınırı da bin 415 lira arttı. Geçen yıl ocak ayına göre ise açlık sınırı bin 657 lira, gıda dışındaki ihtiyaçlar için yapılması gereken harcama ise 2 bin 496 lira arttı.Ailelerin gıda ve gıda dışı ihtiyaçlarını insan onuruna yaraşır bir şekilde yoksunluk hissi çekmeden karşılayabilmesi için yapması gereken toplam harcama tutarını gösteren yoksulluk sınırı da son bir yılda toplam 4 bin 126 liralık artışla 15 bin 13 lira oldu.
 

Zam eridi gitti
Açlık sınırı, yaşanan bu artışla birlikte bu ay 2022 yılı için belirlenen 4 bin 253 liralık asgari ücretin 670 lira üzerine çıkarken, kamu çalışanlarının maaş ve ücretlerine 2022 yılı başından itibaren yapılan yüzde 30,9 oranındaki zammı da anlamsız kıldı.
Dört kişilik bir ailenin dengeli ve sağlıklı beslenebilmesi için alması gereken kaloriyi sağlayacak gıda maddelerinden oluşturulan bir sepete bir ay süreyle ödenmesi gereken para ocak ayında için 4 bin 924 lira olarak hesaplandı.
Ankara'da en fazla alış-veriş yapılan pazar ve marketlerden derlenen fiyatlara göre sağlıklı beslenebilmek için et- balık- yumurtaya aylık olarak harcanması gereken tutar bir önceki aya göre 110 lira, son bir yılda ise 478 lira artarak bin 406 liraya kadar çıktı. Kuru bakliyat için yapılması gereken harcama önceki aya göre 12 lira, geçen yılın aynı ayına göre ise 70 liralık artışla 156 lira oldu.
Ocakta 755 liraya yükselen ekmek, un ve makarna için yapılması gereken harcama son bir ayda 48 lira, son bir yıllık dönemde ise 301 lira arttı. Pirinç ve bulgur harcamaları ocakta 22 lira son bir yılda ise 41 lira artarak 128 lira oldu. Sıvı yağ ve margarin için yapılması gereken harcama ocakta değişmedi, yıllık olarak ise 47 lira artarak 114 liraya yükseldi. Şeker, bal, pekmez, reçel gibi gıda maddelerine yapılması gereken harcama da ocakta 33 lira azalarak 252 lira oldu. Aynı ailenin zeytin için yapması gereken harcama ise 27 lira daha artarak 103 liraya çıktı.
Ocakta açlık sınırı yetişkin bir erkek için bin 415 lira, yetişkin bir kadın için bin 132 lira, çocuk için 849 lira ve genç için de bin 528 lira oldu.

Bakan'ın gözleri ve sözleri
Maliye Bakanı Nureddin Nebati, "Enflasyonda %50 seviyelerini göreceğimizi düşünmüyorum. Umarım yanılmam dedi!" Şaka değil gerçekten böyle dedi. Bakan Nebati'nin yüzde 50 nin altında bekliyorum dediği sipariş adrese ulaştı. TÜİK yüzde 48.69 dedi. Aralık ayından beri tam anlamıyla zam manyağı olduk. Millet yediklerini kısıyor, sosyal hayat ülkede zaten bitti bitecek. Ülkece faturaları ödemek, beşli çeteyi doyurmak için aç aç çalışıyoruz. Ekonomik kriz nedeni ile geldikleri 2002'de Enflasyon kaçtı biliyor musunuz? % 29. 2022'de kaç oldu? % 48. Bunu sorumlusu kim peki. "Ekonominin sorumlusu benim ben"! diyenler mi ? Cumhurbaşkanı Erdoğan ne demişti anımsayalım bakalım: "Amerika'ya bak enflasyon felaket, Avrupa'ya gelin aynı." Şimdi gelelim duruma. İşte Enflasyon oranları; Avrupa Ortalaması : %5,1- Amerika : %7,0,Türkiye : %48,7. Neremiz aynı neremiz değil rakamlar gerçeği söylüyor.

SON SÖZÜM: "Eğer adalet istiyorsan zenginlerin sözlerine değil, fakirlerin gözlerine bakacaksın.'' Hugo Chavez
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi