Kanserden korkma!

“Bizler modern dünyanın en kutsal görevlileri olan doktorların sunduğu yollardan ilerliyoruz ve o doktorların bilgi ve görüşüne bağımlıyız. Doktorumuzun “sakın ha!” dediği herhangi bir yolun denenmesini cehalet olarak algılıyoruz. Ama ya doktorların kendileri cahilse? Muhakkak ki burada “öğrenilmiş bilgi” anlamında cehaletten söz etmiyorum. Doktorların hepsi gayet iyi eğitimlerden geçiyorlar ve gerekli deneyime sahipler. Ama ya onları eğiten tıp anlayışı hayatın gerçekleri karşısında cahil kalmışsa...” (Etyen Mahçupyan)
***
Bir süredir kütüphanemde bulunan kitaplardan bazılarına yeniden bir göz gezdirmek istedim. Kitabın önsözünü okumaya başlarken bunları nasıl, neden aldığımı düşündüğümde, yıllar önce gecenin geç saatlerinde ekranlara gelen, bir sunucu bir konukla yapılan sohbet programını hatırladım.
Konuk olan kişi Op. Dr. İlhami Güneral’di. Kanser hakkında müthiş açıklamalarda bulunuyordu. Konuşmaları beni o kadar etkilemişti ki ertesi gün ilk yaptığım işlerden biri bu kitapları edinmek olmuştu. Onu bir daha ekranlarda görmedim. Hatta programın videolarına bile erişemedim. Bu kadar önemli bir hastalık hakkında yıllarca yaptığı araştırmaların dikkate alınmaması beni daha da şaşırtmıştı.
***
Dünyaya korku salan Covid-19 öncesi en fazla ölüm hangi nedenle oluyordu diye sorsak, sanırım çoğumuz kanser cevabını verirdi. 2023 yılının Şubat ayında Türkiye Göğüs Hastalıkları Yeterlilik Kurulu’nun yayınladığı basın bildirisinde, Türkiye’de 2020 yılında 233 bin kişiye kanser teşhisi konulduğu, kansere bağlı yaşam kaybı sayısının da 126 bin 335 olduğunu belirtiliyordu. Bildiride; “Dünyada ve ülkemizde dolaşım sistemi hastalıklarından sonra ikinci ölüm sebebi kanserdi. Dünya üzerinde 2020 yılında 19 milyon 292 bin kişiye kanser teşhisi konulurken, dokuz milyon 958 bin kişi kanser nedeniyle hayatını kaybetmiştir.” deniliyordu. 2030 yılına geldiğimizde, yıllık 22 milyon yeni kanser vakasının ortaya çıkacağını öngörmekteydiler. Yaklaşık bir yıl gibi kısa bir süre içinde geliştirilen Covid-19 aşısının üretilip insanlara enjekte edildiğini düşünürsek, kanser hastalığının önlenmesinde, tedavisinde uygulanan yöntemlerin neden daha etkili olmadığını düşünmeden edemiyorum...
***
Op.Dr. İlhami Güneral’in “Kanserden Korkma, Modası Geçmiş Tedaviden Kork!” isimli kitabında açıkladığı gibi kanser önlenebilir bir hastalık mı? Bahsettiği gibi; kanserde uygulanmakta olan tedaviler sadece ilaç şirketlerine mi yarıyor? Sömürü düzenine ve bilgisizliğe ters düşen, ilaç şirketlerini tedirgin eden buluşların sahipleri çeşitli baskılarla ülkelerinden sürülmekte ve başka ülkelerde yaşamak zorunda mı bırakılıyorlar.
Op.Dr. İlhami Güneral, 1942 yılında İstanbul Tıp Fakültesinden mezun olmuş. 1943 yılında Diseksiyon Atlası kitabını yayınlamış. 1960 yılında Amerikan Tabipler Birliğinin düzenlediği bilimsel araştırmalar toplantısında “Şeffaf Beyin Modeli” adlı eseri 1800 eser arasından birinciliğe layık görülmüş ve Billing altın madalyası ile ödüllendirilmiş. 1972 yılında İngilizce olarak yayınladığı “Atlas Ceberi Humani” adlı eseri, Merkezi Sinir Sistemi elemanlarını üç boyutlu görüntülerle açıklayan eseri ise dünya tıp literatüründe ilk eser olarak kayda geçmiş.
***
İlhami Güneral, iyileşmiş bir kanser hastası. “Kanserden korkma, modası geçmiş tedaviden kork” adlı kitabında duygularını şöyle ifade ediyor; “Kansere yakalandığım günkü ruh halimi anlatmam çok zor. O günkü bilgimle kanser benim için ölüm demekti. Ne zaman, ne şartlarda öleceğimi düşünerek yaşadım.” Bunun üzerine geçmişte okuduğu bir dergiden yola çıkarak alternatif tedavileri araştırmaya başlıyor. Kitapta, zararlı ilaç (kemoterapi) ve ışın (radyoterapi) tedavilerinin kanseri tedavi etmediğini, sadece tümorün ortadan kaldırılmasına yardımcı olduğundan bahsediyor.
***
Kitapta ayrıca;
“Eğer tutulduğunuz kanser türü Burkit Lenfoma, Choriocarcinıma, Akut lenfoblastik lösemi, Lenfositik lösemi, Ewing sarkoma, yumurtalık ve testis kanseri gibi nadir rastlanan türlerde ise, kemoterapi iyi gelir. Bunun dışında kalan, bilhassa kolon, göğüs ve akciğer kanserlerinde kemo ve radyoterapi hiçbir işe yaramaz. Aksine, immün sistemini sıfırlayarak hastanın ömrünü kısaltır, uzaklarda gelişen metastazlar hayatı çekilmez hale getirir”diyor.
***
İlhami Güneral’e göre, kanserle ilgili araştırmacıların ve bütün klinik deneylerin birleştiği noktalar şunlar;
-Kanser, mikrobik ve sistemik yani tüm vücudu saran bir hastalıktır.
-Sağlıklı, bağışıklık sistemi güçlü bir insanda kanser oluşmaz.
-Besin tarzının kanser oluşumundaki payı, inkar edilemez. Kanser bir immün sistemi hastalığıdır.
***
Kanser hastalarına bazı tavsiyeler de şu şekilde;
Evde yapılmış çorba ve taze sıkılmış sebze-meyve sularını tercih edin. Klorlu su kullanmayın. Pişirmede, paslanmaz çelik veya cam kullanın. Alüminyum kap, düdüklü tencere, mikrodaga fırın kullanmayın. Rafine besinler ve işlem görmüş gıdaları tercih etmeyin. Toksik maddelerle ilaçlanmış sebze ve meyvelerden uzak durun. Tuzu azaltın. En az sekiz saat uyuyun. Beyaz ekmek yerine çavdar, yulaf, kepek. Pirinç yerine bulgur kullanın. Ihlamur, adaçayı, kuşburnu ve kekik çayı tüketin. Patates, kuru fasulye, fındık, yeşil sebzeler gibi potasyumdan zengin gıdalar alın. Sebze olarak, özellikle patates, pancar, turp, havuç gibi kök sebzeler, lahana, brüksel lahanası, pırasa, karnıbahar ve yeşil yapraklıları kullanın. Her öğünde bol miktarda soğan, sarımsak tüketetin.
***
Ve kadınlarda çok yaygın olan göğüs kanserine karşı, zeytinyağın önemine dikkat çekiyor. İsveç’teki bir enstitütüde sekiz bilim adamı, 61 bin 471 kadın üzerinde araştırma yapmış. Sonucunda zeytinyağı, fındık yağı gibileri kanser riskini yüzde 50’ye yakın azaltmakta, soya, mısır, ayçiçek yağları ve hayvani yağlar ise kanser riskini yüzde 69 oranında yükseltmekteymiş. Bir diğer önerisi de “Buğday çimi”. Buğday çimini evde üretemeyenler için de şu tavsiyede bulunuyor; Bir bardak aşurelik buğday, önce tertemiz yıkanarak bir litrelik cam kavanoza konur. Üzerine üç bardak su (klorsuz) ilave edilir. Kavanozun ağzı bir tülbentle kapatılır ve serin yerde 24 saat bekletilir. Bu ilk su kullanılmaz, dökülür. Kavanoza yeniden üç bardak su ilave edilir. 24 saat bekletildikten sonra, oluşan yarı gazozlu su içilmek üzere bir kaba aktarılır. Böylece aynı buğdaydan kış aylarında beş kez, yazın ise üç kez şıra alınır. Şıranın lezzeti itici geldiği taktirde, her bardağa bir tablet Redoxon Effervecent ilave edilebileceğini, bunun kanserde potansiyel bir önem taşıyan C vitamini alımını sağlayacağını belirtiyor.
***
Bu konuyla ilgili başka merak ettiğiniz şeyler varsa, Op.Dr.İlhami Güneral’in diğer kitaplarına göz atabilirsiniz. Basılmış kitapları; Doktorunuzun Söyleyemedikleri, Keleyşın, Kalp-Damar Hastalıklarında ve Kanserde Ölümcül Oyunlar.
Tüm hastalıklardan uzak, sağlıklı bir yaşam diliyorum.
Sevgiyle Kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Sevim Güney Arşivi