Sayın Kılıçdaroğlu...

Öncelikle anayasa madde 101: Cumhurbaşkanının, yükseköğrenim yapmış olması gerekir der.

Yükseköğretim ise ortaöğretime dayalı ve en az dört yarı yılı kapsayan her kademedeki eğitim öğretimin tümü demektir.

Bir dönemler karikatürlere ve fıkralara konu olan “diploma” ne hikmetse bugün unutulmuştu.

Eğer denildiği ve iddia edildiği üzere ortada gerçekten bir diploma yok ise bu anayasanın 101. maddesinin alenen ihlal edildiği, çiğnendiği ve yok hükmünde sayıldığı anlamına gelir.

Kaldı ki geride bıraktığımız 21 yıllık süre zarfı içinde bugünün siyasal iktidarının anayasa mahkemesinin vermiş olduğu birçok karar için “tanımıyoruz” dendiğine ülkecek şahit olurken sizin Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir muz cumhuriyeti değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti Anayasası neyi öngörüyor ya da neyi emrediyorsa o uygulanacak diyeceğinizden hiç şüphem yok.

Ve gerçekten kişi, Anayasanın 101. maddesine göre anılan tarife uymuyorsa bu da anaysanın hükümleri gereği attığı imzaların da hükümsüz olacağı alamına gelir. Yani atadığı bakanlardan tutun da vali ve kaymakamlara, rektör ve dekanlara, yapılan uluslararası anlaşmalara, yabancılara toprak satışı için meclisin aldığı karara ve Suriyelilere verilen Türkiye Cumhuriyeti Devleti kimliğine varana kadar geçersiz olması gerekir.

Ve umarım üzerinde duracağınız konu sadece “Sevgili Beşli Çeteler, Bu akşamki bağış performansınız gözlerimi yaşarttı. Dekontları mutlaka saklayın; onları 418 milyar dolarlık borcunuzdan düşeceğim.” olmaz. Çünkü 20 yıldır olumsuzluk içeren tek konu ihaleye gark edilen ve 20 sene sonra doğacak çocukları dahi 5’li çeteye borçlandırmakla sınırlı değildi.

Örneğin; 128 milyar dolar nerede sorumuza hala cevap alamamıştık.

Ya da deprem vergisi adı altında toplanan paralar için “o paraları sadece deprem için mi kullanacaktık” köprü, yol ve hastaneler yaptık denilerek depremde zarar gören halkımıza ödediğimiz deprem paraları ile değil iban verilerek Türkiye Cumhuriyeti Devletini 10 lira bağışa muhtaç bırakılmasını.

“Devlet ticaretle mi uğraşır” bahanesiyle Cumhuriyetin kazanımı fabrikaların satılması ve o aynı devleti Tarım Kredi Kooperatifleri açarak devleti bakkal esnafı yapılmasını.

Ergenekon davası ile Türk Silahlı Kuvvetlerimizin onurlu askerlerinin “hükümete darbe yapacağı” gerekçesi ile pasifize edilmesini.

Ne istediyseler verdik denilen cemaat tarafından bu ülkenin askerinin, akademisyeninin ve gazetecilerinin cezaevine tıkılmasına seyirci kalınmasını.

Ankarayı parsel parsel sattığı iddia edilenlerin yargılanmasını.

Açılım adı altında PKK ile Oslo'da görüşülmesini.

Dolmabahçe Sarayında HDP ile mutabakat yapılmasını.

Bebek katilinin mektubunun 81 milyona canlı canlı dinletilmesini.

Habur’da teröristlerin ayağına seyyar adliye kurulmasını.

Ankara’nın göbeğinde göndere Kürdistan bayrağının çekilmesini.

Meclis çatısı altında Mesut Barzani’nin Türkiye seninle gurur duyuyor denilerek alkışlatılmasını.

Dün yer altından çıkamayan cemaat ve tarikatların bugün yer yüzünde cirit attığı ortamı sağlayanları. Vakıf süsü verilerek cemaat ve tarikatlara aktarılan milyonları. İstismara uğrayan çocuklar için bir kereden bir şey olmaz diyenleri.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti sınırlarını yol geçen hanına çeviren ve Suriyeli masum halkla birlikte hiç de masum olmayan terörist ve katillerin ülkemizde elini kolunu sallaya sallaya gezmesine seyirci kalanları da unutmayacağınızı umuyorum Sayın Kılıçdaroğlu.

Saygılarımla

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Sönmez Arşivi

40+1!

25 Kasım 2023 Cumartesi 00:01