Sırada daha kötü günler var!

Günümüzü anlatan güzel bir deyişle başlayalım yazıya ve diyelim ki artık çok şükür kötü günleri geride bıraktık. Şimdi sırada daha kötü günler var. Bakın ülkede nereyi tutsanız elinizde kalıyor. Doları Euroyu falan geçtik. Mutfaklar yangın yerine döndü. Halk açlık yoksulluk içinde günü geçirmeğe çabalıyor.Bakın dostlar. 1 Lt süt 14 lira olmuş. Ekmek 3,5 lira. Günde sadece 1 Lt süt, 2 ekmeğin aylık maliyeti 630 TL. Diğer yanda hızla yükselen enflasyon ve hepimizi derinden etkileyen yoksulluk, açlık ve sefalet. Dolar artıyor, euro artıyor,altın artıyor, vaka sayısı artıyor.ve soralım;

Azalan ne var?
Ülkemizde hergün bir uçak dolusu yurttaşın yaşamını yitirdiği Corona virüs illeti ve ne olduğu bile bize net olarak açıklanmayan Omikron varyantı ile de milyonlar boğuşuyor. Bu varyantı kısaca tanımlamamız da gerekirse. Omicron varyantı, daha önce tespit edilen Delta ve Mu varyantlarına benzer şekilde, virüsün hedef hücrelere tutunmasını sağlayan “spike” (diken) proteinlerinin yapısında ve çoğalma kabiliyetinde değişime neden olan bazı mutasyonlar sonucuyla ortaya çıkmıştır. Aşıların hedef aldığı spike proteinlerinde değişime neden olması sebebiyle Omicron varyantı, diğer varyantlara göre daha kolay bulaşma kabiliyetine sahip bir hal almıştır. Virüsün bulaşması ise salgının ilk başladığında olduğu gibi solunum yoluyla, hasta kişilerden temas yoluyla ve hastaya ait vücut sıvılarına temas yoluyla gerçekleşmektedir.
 

Bu açlık yokluk hep garibana
Gördünüz mü Dostlar.Bu ülkede milyonlarca insan bunlarla boğuşuyor. bizi yönetenler ise neler öneriyor. Birde şimdi yine o yöne bakalım. Öncelikle Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bakara suresi örneği ile yaptığı açıklamaya yer vereyim ! Bakın Allah’ın hikmetinden sual olunmaz ama Erdoğan’ın hatırlattığı Bakara suresindeki korku ve açlık niye hep halkı deniyor? Mesela Saray’ın mutfağı niye hiç eksilmiyor, Meclis’in makam araçları azalmıyor, AKP’lilerin maaşları üçten beşe çıkıyor? Bunu sorgulamamız gerek. Bir başka çok basit soru da şudur:: Bir ay içinde "Yüzde 22 büyümeden açlıkla sınanmaya..." nasıl geldik? Bence Rabbimiz eğer bizi bir şeyle sınıyor ise o şey AKP olmalı değilmi dir?
 

Saat ve depresyon enteresan
Birde tabi hergün veciz açıklamalarıyla bizleri uyaran. ülke gerçeklerini bizim anlayışımızdan çok farklı algılayan iktidar sahipleri ve onların temsilcilerine bakalım. Örneğin sabahın köründe karanlıkta okullarına gitmek isteyen minicik canımız her şeyimiz yavrularımızın "Saat kurbanı" olmalarına ne dediler. Sanayi Bakanı Fatih Dönmez'e göre 'yaz saati' uygulaması 'stresi ve depresyonu' azaltıyor. Yanlış duymadınız. Bakan aynen böyle söyledi. Enerji Bakanı Dönmez, kalıcı yaz saati uygulamasının tasarrufun yanında stresi ve depresyonu da engellediğini savundu. Dönmez, sabit yaz saati uygulamasının değiştirilmesi yönünde bakanlığın bir çalışmasının bulunmadığını da açıkladı. Geçtiğimiz günlerde CHP Tekirdağ Milletvekili Candan Yüceer, konuyla ilgili Bakan Dönmez'in yanıtlaması istemiyle TBMM Başkanlığına soru önergesi verdi.
 

'Rapor sır gibi saklanıyor'
Kalıcı yaz saati uygulaması kararı alınırken İstanbul Teknik Üniversitesinin (İTÜ) hazırladığı rapora atıfta bulunulduğunu belirten Candan Yüceer, önergesinde şunları kaydetti: “Ancak söz konusu rapor kamuoyundan sır gibi saklanmaktadır. Yapılan araştırmalar beş yıl önce enerjide tasarruf amacıyla yapılan değişikliğin tasarruf yerine israfa neden olduğunu yansıtmaktadır. Öte yandan sabah erken saatlerde okula ve işe gitmek zorunda olan yurttaşlarımız karanlığa mahkûm edilmiştir. Kalıcı yaz saati uygulaması, geniş halk kesimlerinde ciddi rahatsızlıklar yaratmış, toplum psikolojisini olumsuz etkilemiştir"
 

Bakan Dönmez'de "Dönmeyiz bu karardan" yanıtı
Bakan Fatih Dönmez, "Biz dönmeyiz bu karardan diyerek önergeye şu yanıtı verdi:
“Ülkemizin batısındaki nüfus, kentleşme, sanayileşme ve enerji yoğunluğu dikkate alındığında, ülkemizde uygulanmakta olan saat diliminin GMT+3’de sürekli bulunmasının ülkemiz nüfusunun büyük bölümünün gün ışığından daha uzun süre faydalanmasına ve enerji verimliliğine kayda değer katkı sağladığı, saat değişimlerinin getirdiği kaygı, stres, depresyon gibi olumsuzlukların sabit saat uygulamasında daha az yaşanacağı ortaya konulmuş ve bu bilimsel analiz sonuçları doğrultusunda sabit saat Uygulaması hayata geçirilmiştir.Tüm bu gelişmeler doğrultusuna mevcut saat uygulamasının değiştirilmesi yönünde Bakanlığımızın bir çalışması bulunmamaktadır.”
Bakınız dostlar. Böylelikle karanlıkta sabahın köründe soğukta ve ayazda, yağmurda ve çamurda karda işe gitmenin strese ve kaygı bozuklukları ile depresyona iyi geldiğini Türkiye'de en yetkili ağızdan dünyaya açıklamış oldu. Oturun oturduğunuz yerde kıpraşmayın olur mu?
 

İktidar ona oy verene mesaj veriyor
İktidar kanadı son günlerde yoğunlukla “Kombinizi kısın, porsiyonunuzu küçültün, aç olan bağırmaz” gibi söylemleri yoksul halkı iyice çileden çıkartıyor. İktidar gerçekten de sokaktan, gerçeklikten çok koptu. Ancak artık çekirdek seçmene hitap etmeye başladılar
Ekonomik kriz derinleşirken politika üretemeyen AKP’liler, giderek yoksullaşan halkın tepkilerini yatıştırmak için şaşırtıcı söylemlere başvuruyor. Eski Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın, “Kur yükselince telaşlanıyorum” diyen Ahmet Hakan’a, “Dolarla mı maaş alıyorsunuz?” çıkışı ile başlayan süreçte doğalgaz zammına “Kombinizi bir derece kısın”, “İktidarımızdan önce kalorifer yoktu” söylemleri eşlik etti. “Aç olan ‘açım’ diye bağırmaz” söylemlerine Emine Erdoğan “Porsiyonlarımızı küçültelim”, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da “Ekonominin kitabını yazdık” diyerek katıldı. Aslına bakarsanız değerli dostlar. Bu açıklamalar yılların kibriyle ilgili. Sokaktan, gerçeklikten çok koptular. Erdoğan dışında hiç kimse bu zamana kadar oy kazanmak için bir şey söylemek zorunda kalmadı, siyaset yapmadı. Toparlanmak için artık Erdoğan’ın söyledikleri de yeterli gelmiyor. Öyle olunca siyaset acemisi olan herkes “Bende konuşayım” diyor ama bu seferde saçmalıyorlar, çünkü hiç alışık değiller, sokaktan uzaklar. Muhalefetin yalan söylediğine, sokakta hiçbir problem olmadığına, insanların aç olmadığına ve dört dörtlük yaşadığına inanıyorlar.
 

Çekirdek seçmene oynuyorlar
Bu açıklamalarının bir kısmını dini argümanlar süslüyorlar. Burada başka bir dünya var. Bu dünyada gerçeğin hükmü yok. Gerçeğin hükmü olmayınca her şeyi söyleyebiliyorsun. AKP, son seçimde din ve milliyetçiliğin yaygın olduğu yerlerde oyunu artırdı. Kalesi denilen yerlerde oy kaybetti. AKP’nin şehirli seçmeni kendisini terk ediyor. Böyle olunca din ve milliyetçiliğin etkili olduğu, şehirli olmayan, şehrin kırsal varoş kenarında kalan çekirdek seçmene hitap etmeye başladılar. Çekirdek seçmeni korumaya çalışıyorlar. Gerçek olmayan bu söylemlerin tek adresi bu. Ters tepkisi de AKP büyük oranda şehirli seçmenini kaybetme hızını artıracak.
AKP’lilerin son aylardaki açıklamalarından bazıları şöyle:
- Eski AKP milletvekili Mehmet Metiner: Türkiye’de demokrasi fazlalığı var.
- Emine Erdoğan: Gelin hep birlikte basit önlemler alalım. Porsiyonlarımızı küçültelim.
- AKP Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay: Zannetmeyin, bugün böyle açız falan diye... insanlar aç değil. Aç olan ‘Açım’ diye bağırmaz. ‘Açım’ diyen genellikle bu işin sömürüsünü yapan insanlardır.
- Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli: Çiftçimizin ‘Biz zarar ediyoruz’ dediği bir ürün yoktur.
Zam değil zamcık bunlar
- Eski AKP milletvekili Dr. Hüsnüye Erdoğan: KYK yurdunda yemek porsiyonlarını küçültülmesinde ise peygamber efendimiz “Midenin 3’te 1’ine sıvı, 3’te 1’ine yiyecek, 3’te 1’ini ise boş bırakın” diyor. İsraf edilmemesi için porsiyonlar küçültülmüş olabilir. Doğalgaza zam gelmiştir ama mini mini gelmiştir. Zammı muhalefetin şişirdiğini düşünüyorum.
- AKP milletvekili Ahmet Hamdi Çamlı: (Zamdan önce daha düşük fiyata yakıt almak için istasyonların önünde bekleyen kalabalık için) Bereket yoğunluğu.
- AKP Genel Başkan Yardımcısı Vedat Demiröz: Pahalılık olabilir. Türkiye’de son 20 senede her eve bakın ya bir otomobil ya da iki otomobilimiz var. Her evde 2-3 telefon var.
Zeytinyağı itibar kazandı
- AKP milletvekili Mustafa Canbey: ‘Zeytinyağlı yiyemem aman, basmada fistan giyemem aman’ diyerek bu millete yıllarca zeytinyağını yedirmediler. Bu millet, bu kadar sağlıklı üründen mahrum bırakıldı. Artık zeytinyağı kendi itibarını kazandı.
- AKP milletvekili Zemzem Gülender Açanal: Bayanlar için 2001’den sonra bir milat yaşandı. Kadın seçilme hakkını elde etti, partimiz sayesinde. 2002’de o günlerde kadınların sokağa çıkması, hele de siyaset yapması çok zor iken geldiğimiz duruma şükredin.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ise ekonomide gelinen son durumu özetledi: Ekonominin kitabını yazdık. Ve ardından tabiiki Bakara suresi de geldi.
 

Vahameti gören de var ama...
Ancak AKP'lilerin içinden bazen durumun vahametini gören insanlarda çıkıyor. Tabii bir elin beş parmağı bir değil ki. Bakın AKP’li Murat Baybatur, “Vatandaşlarımızın yaşadığı en büyük sıkıntı bugün itibariyle gıda noktasında…” diyerek markete yansıyan zammı şöyle açıkladı: “A101, BİM tarzı marketlerde, bu korona sürecinin başlangıcı öncesinde, biz 250-300 liraya torbayı doldururken, bunun içinde kırmızı et yok. Evin temel ihtiyaçlarının bir ay karşılandığı bir dönemde, bugün aynı alışverişi biz 600-700 liraya yapamıyoruz. Şimdi bunu görmemiz lazım. Gıdada bu yüksek fiyatların olması ister istemez milleti canından bezdiriyor. Ve insanlar ister istemez cebine bakıyorlar. Programın başında da söylediğim gibi rahmetli Demirel’in sözü tencere hükümet devirir, bunun şakasının olmadığını da iyi biliyoruz.”
 

Covid'de geliyor gelmekte olan
Bakın arkadaşlar; sağlıkla oyun oynanmaz. Nasıl bir sıkıntı yaşandığını beyin ameliyatları başta olamak üzere dolar yüzünden sağlıkta tıkanma noktasında olduğumuzu biliyoruz. Piyasada hala 645 kalem ilaç "YOK". Gelelim pandemiye Türkiye genelinde son günlerde COVID poliklinikleri oldukça hareketli. Acaba yoksa geliyor mu gelmekte olan? . Corona ile ilgili birçok TTB uyarıda bulunuyor. Profesörlerimiz yırtınıyor. Allahı var Sağlık Bakanı Fahrettin Koca'da bu kadroyla beraber aşı olun gibi uyarılarda bulunuyor. Ama toplumda bu pek değer görmüyor.Çünkü insanlar aldırmıyor. Önlem alınamıyor. HES kodu vs beylik uygulama dışında ülkemizde Dünyanın aksine

Covid 19 mücadelesi "Saldım çayıra mevlam kayıra" metoduyla önelnemeye çalışılıyor. Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, CHP Genel Merkezi tarafından 21 ile ilişkin açıklanan vefat sayılarına göre Covid-19'a bağlı ölümlerin Sağlık Bakanlığı'nın duyurduğu gibi 72 binlerde değil, 149 binin üzerinde olduğunu vurguladı. 24 - 30 Kasım arasında Belediye verilerine göre salgin dönemi toplam fazladan ölüm sayısı 224 bine ulaştı. Bu sayı 24 kentte tespit edilen 109 bin fazladan ölüme dayanıyor. Bu hafta yaşanan fazladan ölümler resmi Covid ölümlerinin 2,7 katı oldu.
 

Sağlık Bakanlığı da koyvermiş
Sağlık Bakanlığı tarafından çıkarılan ‘Covid-19 Salgın Yönetimi ve Çalışma Rehberi'nin Haziran 2021 ile Eylül 2021'de çıkarılan sürümlerini karşılaştıran Pala, “Eylül ayında, Haziran'da yayınlanan rehberde okullar için ifade edilen, ‘4 metrekareye bir kişi' ve ‘sınıflarda en fazla 15 kişinin olması' kısımları çıkarılmış. Prof. Dr. Kayıhan Pala, Bilim Kurulu'nda değerli bilim insanları bulunmakta ancak bu kuruldan çıkan kararlara anlam veremiyorum. Okulların açılmasına yakın alınan bu karar salgının yayılımını azaltmak için okullarda etkili bir hazırlık yapılmadığını gözler önüne serdi” diye konuştu.
 

Virüsün kökeni Suudi Arabistan
Uluslararası genom analizi veritabanına göre Nisan 2020'de Türkiye'deki Covid-19 virüsünün ağırlıkla Suudi Arabistan kökenli olduğu bilgisini paylaşan Pala, “Bir kişinin ikincil olarak kaç kişiye virüs bulaştırabildiğini gösteren R0 değerinin pandemiye karşı etkili bir yanıt verilmemesi nedeniyle salgının onuncu gününde 9,6'ya kadar çıktı. Söz konusu 9,6 değerinin salgının en hızlı yayıldığı ülkelerde bile en yüksek 6 civarlarında” ifadelerini kullandı.
 

Aşılanma yeterli değil
Sağlık Bakanlığı'nın yayınladığı aşılanma oranının da yanıltıcı olduğunu belirten Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala, şunları söyledi: “Yüzde 81 oranını belirlerken sadece 18 yaş üstü nüfus dikkate alınıyor. Yabancı ülkelerden gelen mülteciler de yine bu sayıya dahil değil. Dolayısıyla açıklanan oran gerçeği yansıtmıyor. Zira yüzde 81 gibi bir aşılanma oranı olsaydı bugün toplumsal bağışıklık eşiğine yaklaşmamız beklenirdi. Bizim hesaplarımıza göre aşılanma oranı yüzde 54 civarındadır.”
 

Güvenilirlikte 97. sıradayız!
Sayısal verilerin doğrulanması amacıyla kullanılan Benford Yasası'na göre yapılan bir değerlendirmeyi paylaşan Kayıhan Pala, çıkan sonuçları şöyle açıkladı:
“Benford Yasası'na göre rastgele, doğal olarak ortaya çıkan sayılarda, rakamların kaç kere tekrar ettiği belli bir modele göre olmak zorundadır. Bu yasaya göre Türkiye'nin Covid-19 doğrulanmış olgu verileri Rusya'dan sonra en güvenilmez veriler olma özelliğini taşıyor. En yüksek güvenilirlik ise yüzde 83,5'le Avusturya'da. Türkiye'de bu oran sadece yüzde 23,3.” Türkiye'nin veri sağlanması ve şeffaflığı konusunda da 97'nci sırada.”
Bakanlığın iki kez Covid-19 seroprevalans araştırması yaptığını duyurduğunu ama bu çalışmaların ayrıntılı sonuçlarının açıklanmadığına vurgu yapan Pala, vaka sayısında dünyada 6'ncı, ölüm sayısında ise 19'uncu olan Türkiye'nin pandemi ile mücadelede başarılı olmadığını söyledi.
Güney Afrika Cumhuriyeti’ndeki vaka sayılarındaki artışı gösteren tabloya bakıldığında Omicron’un yayılma hızının endişe verici boyutlarda olduğu görülüyor. Tabloya göre Kasım ayının sonundan itibaren Omicron vaka sayısı 10 bini geçmiş görünüyor.
 

Peki Omicron'da neredeyiz?
Dünya Sağlık Örgütü 26 Kasım’da yaptığı açıklamada Covid 19 pandemisine neden olan virüsün yeni bir varyantının saptandığını duyurdu. “Endişe verici tür” olarak sınıflandırılan bu varyanta Omicron adı verildi. 8 Aralık itibariyle 57 ülke sınırlarında Omicron varyantının bulunduğunu açıklarken Türkiye Sağlık Bakanı Fahrettin Koca 3 Aralık’ta Twitter’dan yaptığı açıklamada Türkiye’de henüz bu varyanta rastlanmadığını duyurdu.
Benim bu konuda diyeceğim tek bir şey var: bakmazsan görmezsin.
Doktor, halk sağlığı uzmanı Nuriye Ortaylı; konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:
Türkiye, küresel ulaşım, değişim ağlarının ortasında olmakla övünüyor. Gerçekten de özellikle yoksul ülkelerden zengin “batı” ve “kuzeye” birçok yolcu İstanbul havaalanından geçiyor. Geçtiğimiz hafta içinde Türkiye’den geçerek üçüncü ülkelere giden iki yolcuda Omicron saptandığı bu ülkeler tarafından duyuruldu, dünya basınında yer aldı. Ama ne iş ki geçtikleri, ve kim bilir belki de saatlerce bekledikleri havaalanında bile hiç bir iz bırakmadan gitmişler.
Sağlık Bakanlığı başından beri, virüsün yeni varyantlarını saptamak için kullanılan genetik dizilim çalışmasını, çok çok kısıtlı sayılarda, bir özel şirkete yaptırıyor. Sonuçları da adeti olduğu üzere kamuoyuyla paylaşmıyor. Türkiye’de onlarca üniversite bu çalışmayı yapabilecek kapasitede, ama onlara da izin vermiyor. Neden?
Sonuçta Botswana, ülkesinde bulunan bir varyantı saptayabiliyor, ama Türkiye varyantlar alıp başına gidene kadar “yok” rapor ediyor.
Halk Sağlığı uzmanı Ortaylı, "Omicron çok sayıda mutasyon içeriyor ve bu mutasyonların bazıları hem bulaşıcılığının çok yüksek olabileceği, hem de bağışıklık sisteminden (ister daha önce geçirilmiş enfeksiyon, ister aşı ile sağlanmış olan bağışıklıktan) kaçabileceği endişelerine yol açıyor. Geçtiğimiz günlerde bu endişeleri destekler görünen bazı araştırma sonuçları paylaşıldı. Örneğin Güney Afrika Cumhuriyeti’nde Ekim ayında Covid vakalarının yüzde birinden daha azı Omicron taşıyorken bu oran şu anda yüzde doksanlarda. Gerçi Güney Afrika Delta salgınını kontrol altına almış ve vakaları çok aza indirmişti, belki de bu yüzden şu anda bir tek Omicron yayılıyor. Deltanın yaygın olduğu ülkelerde Omicron hakim hale gelecek mi önümüzdeki günlerde görecek, bulaşma yeteneğini daha iyi değerlendirebileceğiz. Ama şimdilik, ön verilerle görünen durum pek iyi değil." dedi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi