Soylu İmamoğlu’nu Türkiye’ye hazırlıyor gibi!

Türk toplumu mağdura ya da hakkının yendiğini düşündüğü insanlara sahip çıkmayı çok sever. Aynen 22 yıl önce Siirt’te okuduğu bir şiir yüzünden ceza evine giren bugünün partili Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a sahip çıkması.

Ya da 31 Mart’ta yapılan yerel seçimlerinde Millet İttifakı'nın adayı Sayın Ekrem İmamoğlu'nun 13 bin 729 farkla kazandığı İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı seçimlerinin Yüksek Seçim Kurulu tarafından iptal edilmesi ve Sayın İmamoğlu’nun 13 bin 729 farkla kazandığı seçimi 23 Haziran’da 806 bin 014 fark atarak oy farkı ile seçimi kazandığı gibi.

Makalelerimi okuyanlar 2018 genel seçimlerinden 2 ay önce Millet İttifakının adayının Sayın Muharrem İnce olacağına ve Sayın Kılıçdaroğlu Sayın İnce’yi kazanması için değil koltuğuna en yakın rakibi harcamak olduğuna vurgu yaptığımı mutlaka hatırlayacaktır. Nitekim Sayın Kılıçdaroğlu’nun, partisinin Cumhurbaşkanı adayı Sayın İnce’yi kürsüye bir Cumhurbaşkanı adayı edası ile değil evindeki hizmetliye ya da parti genel merkezinde ki çaycıya seslenir gibi “gel bakalım Muharrem" diye çağırması beni yanıltmamıştı.

Yanılmıyorsam Sayın Muharrem İnce’nin Sayın Erdoğan karşısında bu denli başarılı olacağı CHP genel merkezince düşünülmemişti. Yoksa Sayın İmamoğlu’na sahip çıkan CHP aynı kararlılığın yüzde 30’unu Sayın İnce’ye sahip çıkarak gösterseydi bugün sarayın devlet üniversitesi olduğuna hep birlikte şahit olurduk.

Bu arada 6’lı masanın adayının Sayın Temel Karamollaoğlu olacağı yönündeki ısrarım hala devam ediyor. Buna sebep olarak da Sayın Karamollaoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerine Saadet Partisinin kendi adayı ile yola çıkması Ak Partiye gitmesi muhtemel 103 bin 300 oya bloke koyarak Sayın İmamoğlu’nun 31 Mart’ta 13 bin 729 oy farkla kazandığı seçimi Sayın Binali Yıldırım’ın 89 bin 571 farkla kazanmasının önünün kapatıldığına dair yaptığım vurguydu.

Lakin ortada garip bir durum vardı. Bu gariplik de Sayın İmamoğlu’nun 13 bin 729 kazandığı seçimi YSK’nın (Yüksek Seçim Kurulunun) iptal etmesiydi. Haliyle yapılan bu hamle ister istemez Sayın İmamoğlu’nu toplum nezdinde “hakkı gasp edilen” kişi konumuna sokacaktı. Nitekim böylede oldu ve mağdur olarak girdiği seçimi bu defa 792 bin 285 daha fazla oy alarak AKP’nin 25 yıllık İstanbul saltanatı birazda YSK’nın yardımıyla son verilmiş oldu. Bugünde aynı durum AKP'nin İstanbul seçimini kaybettiği gün ağladığını söyleyen İçişleri Bakanı Sayın Süleyman Soylu tarafından yaratılmaya çalışılıyor gibiydi. Çünkü Sayın Soylu’nun tam da seçim arifesinde “İstanbul’un Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu’na verilen hapis cezasını doğru bulduğunu ve İstinaf ve Yargıtay onadığı anda görevden alırım” çıkışı Sayın İmamoğlu’nu yine mağdur duruma sokmaya yetmişti. Keza Anadolu 7. Asliye Ceza Mahkemesi'nin ''YSK üyelerine hakaret'' suçundan 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına çarptırması sonrası saraçhane de toplanan kalabalık ‘mağduriyet’ için verilebilecek en güzel örnekti.

Yaratılan bu mağduriyet başta Sayın Kılıçdaroğlu olmak üzere 6’lı masanın planlarını da alt üst edebilirdi. Çünkü Sayın Kılıçdaroğlu aynen Sayın İnce’de olduğu gibi bu defa da toplum baskılısıyla ‘gel bakalım İmamoğlu’ demek zorunda kalabilirdi.

Peki, Sayın Cumhurbaşkanı bu ülkede Başbakanlık, 28. Türkiye Büyük Millet Meclisi başkanlığı, AK Parti Genel Başkanlığı. Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı ve kendisinin danışmanlığını yapmış Sayın Binali Yıldırım’a 806 bin gibi fark atarak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığını kazanan Sayın İmamoğlu’nun kendisine rakip olmasını ister miydi? Bence istemezdi.

İddia edildiği üzere gerçekten sarayda İmamoğlu toplantısı yapıldıysa ve Sayın Cumhurbaşkanı “İmamoğlu ceza alırsa bizi nasıl etkiler?” diye sorduğu basit soruya masadakilerden “efendim siz de geçmişte ceza almıştınız sonuç 2002” cevabını alamıyor ve aradığı cevabı “Ben de geçmişte ceza aldım. Herkes alabilir” diyerek yine kendisi veriyorsa. Bu durumda geriye yapılması gereken tek şey yargıya bir ipte iki “mağdur” oynamaz Sayın İmamoğlu’na ceza vererek mağdur yaratmayın denilebilir. Eğer bunun tam aksi yani Sayın Soylu’nun dediği üzere “İstinaf ve Yargıtay onadığı anda” görevden alınırsa 6’lı masanın zoraki adayı Sayın Ekrem İmamoğlu olur ve Sayın Cumhurbaşkanı “sıradan bir belediye başkanı” dediği çaylak gözüyle baktığı Sayın İmamoğlu’nun karşısına rakip olarak çıkmaz.

Çünkü rakip Sayın Erdoğan’ın Türkiye'nin Aksakalı olarak atadığı sağ kolu Sayın Binali Yıldırım’a 806 bin 014 oy fark atan Sayın İmamoğlu idi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hakan Sönmez Arşivi

40+1!

25 Kasım 2023 Cumartesi 00:01