Ülkede orta direk kalmadı!

SON günlerde siyasi iktidar yandaş medyası ile birlikte korkunç bir algı operasyonuna girdi. Ancak bu operasyon aslında devekuşu örneği "Başları kuma gömülü kıçları açık". Neden böyle yaptılar.Ülkede orta sınıf kalmadı. İşsizlik önce yokluğa sonra da açlığa döndü. Tencerelerde dert kaynıyor. Et ise alınmazlar listesinin ön sırasına çoktan yerleşti.  Artık ya fakirsin yada üç beş zenginden birisin, orta sınıfa vede ettik bu ülkede. Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, işine gelince AKP Genel başkanı rütbesiyle konuşup herkese hakaretler ediyor. "Hain" diyor, "Nankör" diyor. Ama eleştirilince hooopp anında ülkenin "Cumhurbaşkanı oluyor ortalığı kasıp kavuruyor. Ardından gözaltılar, hapisler, cezalar peş peşe geliyor. İşine hangi rütbe gelirse beraberinde kalemşörleri onlarca  tv kanalları ,yandaş gazeteleriyle yeniden bir iktidar yolu arayışında buda zor ama en son bu sözünü ettiğimiz algı yönetimiyle kurtulmayı hedefliyor.
 

Seçime kadar algıya devam
Anlaşılan odur ki seçime kadar da bu yöntem bayağı iş yapacak görünüyor. Kısaca yeni gelen durumları da söyleyeyim devam edelim kaldığımız yerden.  Sağlıkta artık skandal aşamasına geldi pandemi. Günlük vaka sayısı önemseyen var mı bilmiyorum ama 100 bini geçti !  Bir günde 198 can gitti. Enflasyon Ocak ayında yine rekor kırdı.  İTO'na göre İstanbul enflasyonu Ocakta yıllık % 50,9 oldu. İstanbul'da enflasyon 19 yılın zirvesine yükseldi. Ocak ayında perakende fiyatlar aylık yüzde 13,78, yıllık yüzde 50,91 arttı. Böylece ocak ayındaki yıllık enflasyon, 2002 yılından bu yana görülen en yüksek seviyeyi görmüş oldu. Bakalım bunu üzerine ne gibi bir algı çıkacak bekleyip görelim dostlar.
 

Her konuya yeni algı üretiyorlar
Şimdi kısaca sıralayıp ardından neler olup bşittiğine bakalım. Aralık ayı içinde yaşanan döviz faciası ardından çekilen halaylar ilk algı operasyınu idi. Nasıl olmasın ki DolarTL 8,40 TL'den altı ayda önce 1.5 ye çıkıp sonra 13,40 liraya "düştü" diye davul zurna çalıp halay çekiyorlar.İşte algı budur.Bakı dostlar İktidar ortağı Bahçeli "Perşembenin geleceği çarşambadan belliydi. Mühim olan tedbirleri  kar yağmadan almaktı. Sorun karın yağması değil, alınmayan önlemler zinciridir" diyor ya algıya bakarmısnız. Bakanlar Ankara'dan İstanbul'a karayoluyla gelemiyor ! Neden Bolu ve birkaç noktada D-100 karayolu kapalı ama işine gelmiyor bunların açıklamak. İstanbul'u perişan eden paralı yollar ama onlar takmışlar algı ile "İBB Başkanı İmamoğlu balıkçıda yemek yedi" diyorlar. İşlerine öyle geliyor. Saksağanların iyi mi.
 

Zamlar kabus gibi çöktü
Memura emekliye, asggari ücretliye yapılan zamlar daha Ocak ayı gelmeden yandı bitti kül oldu. İki ay içinde muazzam fakirleştik. Ne gam; Elektrik doğlagaz zamları evleri yakıp tutuşturdu. İşyerleine ateş düşürdü ne gam.  Niye ! Attık ortaya bir Sezen Aksu şarkısı gündem kaçtı gitti. Yalan mı? Dostlar. Sezen şarkısı efenim "peygambere hakaret dilini koparırız" denildi. Kanal İstanbul'da Araplara peşkeş çekilen arazilerin reklamları  "Yenişehir" Kuruluyor müjdesiyle İstanbullulardan önce Araplar tarafından duyulunca gene devreye Sezan şarkısı girdi. Ama bu sefer tersten. Reis çıkıp dedi ki "Dil kopartma işini Sezen Aksu için demedim" haydi gelin  bakalım. Tüm yandaşlar kabak gibi ortada kaldı. Sezen'in evine yürüyenler, "Serçe ise serçeliğini bilsin" diyenler susupus ama bizim Kanal İstanbul arazileri de Araplar uçup gitti. İyi mi Dostlar.
 

Katmerli zamma indirim diyorlar
Gelelim son günlerin gündem konusu elektrik zamlarına. Elektriğe %127 zam yapılıp, faturalar 2-3 kat fazla gelirken tek haber yapmayan gazeteler, 150 kW olan miktar 210 kW yapılınca elektrikte indirim müjdesi diye haber yapıyor. Üstelik zam miktarı değişmemişken size algının bir başka ölçütü olarak bunu da anımsatmak isterim. Bakınız bu bir aylık süreçte: Sezen Aksu Kazandı (gündeme geldi), Recep Tayyip Erdoğan Kazandı ( Seçmenini mobilize etti) Uluslararası Sermaye Kazandı (Kanal İstanbul'u sessiz sedasız parselledi), Benzin ve motorin 15 TL oldu. 15 TL. ve AKP ile hayaldi, gerçek oldu! Bakın asıl mevzular neymiş, Mevzu buymuş Arkadaşlar
 

66 kuruş indirim!
Elektrik zamlarıyla ilgili yeni düzenlemeyle birlikte faturalar 66 kuruş ile  41 lira arasında düşecek. Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu'nun (EPDK) tarife değişikliği Resmi Gazete'de yayınladı. Buna göre günlük 7 kilovatsaate (kws), aylık 210 kws'e kadar tüketilen elektrik için yüzde 50 zamlı tarife uygulanacak. Aylık 210 kws'in üzerindeki elektrik tüketimine, aşan kısım için yüzde 125 zam yansıtılacak.Ocak ayında kademe limiti günlük 5 kws, aylık 150 kws olarak belirlenmişti. Şimdi 150 kws'i aşan 60 kws'lik elektrik tüketimi için abonelerden 123.6 lira yerine 82.4 lira tahsil edilecek. Dolayısıyla, aylık 210 kws elektrik tüketen bir aile şubatta da aynı miktarda tüketim yaparsa, ocak faturasına göre 41.2 lira daha az elektrik parası ödemiş olacak. Düzenlemeye göre, kademeli tarifedeki değişiklik ocak ayında 206 lira ila 330 lira arasında değişen faturalarda 66 kuruş ila 41.2 lira arasında değişen tutarlarda indirim sağlayacak. 330 liranın üzerindeki tüm faturalara yansıyacak indirim tutarı ise 41.2 lirayı aşmayacak.
 

Kılıçdaroğlu'na "Hain" dedirtiyorlar
Bunlar kesmiyor algıcı siyasi iktidarı Dostlar. CHP lideri Kılıçdaroğlu  ıslak imzalı belgeler diye ortaya çıkıp  6 milyarlık yolsuzluk iddialarını ortaya attı. Anında AKP'den Trabzon'da yanıt geldi. Ama kel alaka.. Orada sahneye alınan küçük bir çocuğa mikrofon verip "Kılıçdaroğlu hain" dedirtilip algının kralı yapıldı. Yeter mi yetmez tabi. İğneden ipliğe zam yapıldı Doğalgaz, ekmek fiyatları derken hoop Adalet Bakanı affını istedi, Ondan önce Maliye ve Hazine bakanı gitti. Kesmedi TUİK Başkanı değişti. Aman yeterki sokaktaki insanın feryadı duyulmasın Açıkçası Perşembenin geleceği çarşambadan belliydi.
 

Algıdan vazgeçin
İktidarın ısrarla yaptığı bu uygulamaya psikoloji de “yansıtma rahatsızlığı” diyorlar. Madem "Doları 18 Liradan düşürdük" diye övünüyorsunuz. O zaman 20 Aralık’tan bu yana Gaza, elektriğe, akaryakıta yaptığınız zamları geri alın. Milleti kış günü daha fazla perişan etmeyin. Gazdan, bebek bezinden, undan, tuzdan, Milletin yediğinden aldığınız vergilerden vazgeçin.
 

Bakan masal anlatıyor
Birde işin sağlıktan masallar yönü var o daha da vahim. Sağlık Bakanı Fahrettin  Koca artık masal işine girdi. Son üç dört günde Corona'dan bin kişi öldü. Günde 200 kişi ölüyor. Bu ülkede, günde 20 kişi ölürken yasak vardı şimdi yersen aşı var. Yalanın kuyruklusu bunlar. "Artan vaka sayıları konusunda sağlık bakanınız olarak yüksek sesle söylüyorum. Endişe etmeyiniz. Hastalık eski günlerindeki gücünde değil. Grip olan vatandaşlarımızın sayısını günlük olarak ilan etsek benzer manzaralarla karşılaşırız. Müsterih olunuz." diyerek bizleri uyutuyor Sağlık Bakanı haberniz olsun.
 

Ölüm sayıları artıyor, tehdit büyük
Sağlık Bakanlığı Koronavirüs Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Levent Akın, "90 bin bandında günlük yeni vaka ilan ediyorsanız, hastalık halen ülkeyi tehdit ediyor demektir. Şu anda ölüm sayılarında da artma olduğuna göre Türkiye hala Covid-19 vakaları ile ilgili tehdit altında. Günlük yaklaşık 200 kişinin ölümü hiç azımsanacak bir rakam değil. O yüzden de tehdit çok büyük" dedi.
“Artan vaka sayılarının sizi ürkütmemesini Sağlık Bakanınız olarak en yüksek sesle söylüyorum.. vaka sayısındaki rekora rağmen, endişe etmeyiniz. Hastalık eski günlerindeki gücünde değil.” diyor Bakanımız.Üstelik kovit-19 sınırlamalarını kaldırma ile övünüyor. Koronavirüs salgınında, Omicron varyantının da etkisiyle Ülkemizde olgu sayıları rekorlar kırarken, Sağlık Bakanı Dr. Koca, “Grip olan vatandaşlarımızın sayısını günlük olarak ilan etsek benzer manzaralarla karşılaşacağız. Gripten kaybettiğimiz vatandaşlarımızın sayısını günlük olarak açıklasak salgından farklı olmadığını göreceğiz. Müsterih olunuz, en kötü günler geride kaldı” dedi. Dr. Koca’ya, Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Kayıhan Pala haklı olarak tepki verdi. Prof. Pala, “Ölüm sayıları artarken endişelenmemek elde değil, hele Epidemiyoloji bilenler için… Bir Sağlık Bakanı için tarihe geçecek bir açıklama maalesef” diyerek çok yerinde tepkisini dile getirdi. Prof. Dr. Mehmet Ceyhan'da  "Ciddi sonuçlar doğurabilir " dedi. Gerçekten endişeye gerek yok mu? ‘Endişeye gerek yok, virus eski gücünde değil’ şeklinde açıklamalar ve önlemlerin kaldırılması ciddi sonuçlar doğurabilir
 

Uzmanlar konuyu şöyle yorumluyor;
1) Hukuki sorunlar: COVID 19 ölümleri önlenebilir ölümlerdir. Aşı önerdik ama yaptırmadı demek, kısıtlamaları kaldırmanın doğurduğu sonuçları ortadan kaldırmaz. Önceki yıllara ait; aşı olmadığı için hayatını kaybettiği veya sakat kaldığı iddiasıyla kişiler ve aileleri tarafından açılmış çok sayıda tazminat davası vardır. Sağlık Bakanlığı’nın ve Bilim Kurulu’nun Hukuk Kurulu’ndan görüş alması uygun olacaktır.
2) Etik problemler: Salgını kendi haline bırakmak, alınabilecek bütün önlemleri almamak her gün 200 ölüme ve yaşayanlarda çok sayıda sakatlığa yol açmaktadır. Ekonomik ve sosyal gerekçeler, sağlığın önüne konamaz. İnsanlığın birinci hakkı sağlıklı yaşamaktır. Kaldı ki, salgın ortamında önlemleri azaltmak ekonominin düzelmesine olumlu katkıda bulunmaz.
3) Ekonomik problemler: önlemleri azaltıp, salgınla hastanelerde savaşmak, önlemleri artırıp hasta sayısını azaltmaktan çok daha pahalı bir yöntemdir.
4) Tıbbi problemler: Omicron geçirenlerde uzun sürede hangi sorunların ortaya çıkacağını bilmiyoruz. Ciddi kalp damar ve sinir sistemi sorunları gelişebilir.
5) Epidemiyolojik problemler: Omicron’un son varyant olduğunun ve salgının toplumsal bağışıklık oluşturacağının garantisi mi var? Bazı ülkelerde vaka sayılarının azalmaya başlaması salgının biteceğini göstermez. Şimdiye kadar 4 dalga yaşadık. Her dalganın bir iniş kolu vardı. Pandemi bitiyor dediler, bitti mi? Yaz geliyor, bitiyor dediler,

 bitti mi?. İki kez aynı virusla, iki kez de yeni varyantlarla dalgalar yaşandı. Virüsün bulaşını bu kadar kolaylaştırırsak, yeni varyantların gelişmesi de kolaylaşacaktır.
6) Pandeminin geleceği ile ilgili problemler: Vaka sayısının saptayamadıklarımızla birlikte çok yüksek olduğunu, ancak virusun kalıcı bağışıklık bırakmadığını biliyoruz. Pandemi devam ettikçe halka moral vermek için durumun iyi olduğunu söylemek insanların daha uzun süre hastalıkla ve ölümle birlikte yaşamasına, yakınlarının kaybına, endişeyle beklemelerine yol açmaktadır. Umarım bu yaklaşımı yeniden değerlendiririz. Salgın süreci gerçekte hala oldukça kritik ve pek ok bilinmezliklerle dolu..
 

Koltuk kaygısı toplumu kutuplaştırıyor
Koltuğunu kaybetme korkusuyla, nefretten, kinden, hınçtan medet uman, siyaset ülkemizi kutuplaştırıyor. Yapılması gereken bu  zihniyetin elinden, çocukların tertemiz beyinlerini, yüreklerini, mutlaka ama mutlaka kurtarmasıdır.
Kin ve nefret tohumlarının, televizyonlardan, radyolardan sızarak, çocuklarımızın akıllarını karıştırmasına fırsat tanımayın. Ebeveyn kontrolünü elden bırakmayın. Çocuklarımızın zehirlemesine izin vermeyin. Çocuklarımıza sevgi ve hoşgörüyü öğretin. Çünkü bu toprakların inancında; sevgi, acıyı bal, bakırı ise altın eder. Artık açıkça görülüyor ki, yeniden seçilme umudunu yitirenler baskıyı daha da artırmaya kararlı. Kalpleri daha da dağıtarak, akılların birleşmesini engellemeye çalışacak.
 

Gerçek gündem bunlar
Çünkü biliyor ki akıllar birleşirse: atanamadığı için yaşamına kıyan, öğretmen konuşulur. Bankalara, Tarım Kredi Kooperatifi’ne, kredi borçlarına ödeyemediği için, yaşamına kıyan çiftçi gündem olur. Traktörüne fiyatı iki kattan fazla zamlanan, mazotu koyamayan, bir yılda fiyatı beşe katlanan gübreyi tarlasına atamayan, Borca batan çiftçilerimizin, Perişan hali konuşulur. Yüksek elektrik faturalarına dayanamadığı için, dolaplarını iade eden bakkalın, buzdolabını kapatan kasabın, dikiş makinesini, ütüsünü çalıştıramayan terzinin, hali sorgulanır.
 

Sıkıntılarımız çok büyük
Doğal gazı kısılan, elektriği kesilen, üretemediği için, milyarlarca dolarlık kayba uğrayan sanayicinin ve zaten hayat pahalılığının acımasızca ezdiği çalışanlarının, Uğradıkları zarar tartışılır. Kalpler dağınık kalmaz, akıllar birleşirse; Hükümetin dünyanın en büyüğü, en moderni, en güvenlisi diye pazarladığı, İstanbul Havalimanı karda kapanırken,tek adamın “yetersiz” diye kapattığı, sonra da kendi uçaklarına tahsis ettiği Atatürk Havalimanı’na, bakanlarının neden indikleri tartışılır. Dolarla, avroyla milyarlarca liralık garanti verilen, İstanbul Havalimanı’nın hava şartları nedeniyle kapanmasının, kargo terminalinin çökmesinin faturasını, kimin ödeyeceği konuşulur. Hava alanında, yerde kartonların üzerinde yatan yolcuların, çevre yolunda saatlerce mahsur kalan yurttaşlarımızın, zararlarının nasıl tazmin edileceği sorgulanır. İşte bunun için siyaset  yönetimi, kifayetsizliği, basiretsizliği, beceriksizliği, liyakatsizliği, duyulmasın, görülmesin, tartışılmasın diye, kalpleri dağıtarak, akılların birleşmesini engellemeye çabalıyor. Algı ile gündem yaratıyor. Hazreti Mevlâna, “Ayırmak değil bizim işimiz, bizim işimiz birleştirmek” diyor. Bu yolda ısrarla hep birlikte yürümek zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi