Ya sonra...

Farkettim ki uzun zamandır tek yaptığım kendimi depremzedelerin, enkaz altında kurtarılmayı bekleyenlerin, enkazdan çıkan çocukların, annelerin, babaların, kardeşlerin yerine koymak. Enkaz başında bekleyenlerin acılarını ve umutlarını yüreğimde hissetmekle beraber üzüntü, acı, öfke, kaygı, umut, yetersizlik, minnet ve gurur… Nasıl anlatsam tam bir duygu fırtınası gibi ancak hangi duygu olursa olsun boğazım hep düğüm düğüm. 

Saatlerce enkazdan çıkacak yaşayan birini beklemenin umudu, kaybettiğimiz on binlerce canın acısı, geride kalanların yaşama nasıl tutunacaklarının üzüntüsü, insanların canını hiçe sayarak bina inşa edenlere ve o vicdansızları denetlemeyenlere duyduğum öfke, yaralarının sarılmasını bekleyenlere gerektiği kadar yardım edemiyor olmanın yetersizliği, her an olması beklenilen diğer depremlerin yarattığı kaygı ve Türk Milleti’nin yüce gönüllü insanlarının tüm gücüyle yardım etmek için gösterdiği gayretin, inancın, birlik beraberlik ruhunun gururu ve diğer ülkelerin acımızı paylaşmak, yardım etmek için yanımızda olmalarına duyduğum minnet. 

Türkiye’nin diğer il ve ilçelerinde olduğu gibi Çatalca’da da olağanüstü bir gayretle yardımlar toplandı ve en hızlı biçimde deprem bölgelerine gönderilmek üzere organize olundu. Çatalca Kaymakamlığı, Çatalca Belediyesi, Çatalca Ak Parti, Çatalca CHP, Çatalca İYİ Parti tüm STK’lar canla başla yardım organizasyonları yaptılar. Elbette ki en büyük takdiri hak eden duyarlı Çatalcalılar ellerinden ne gelirse depremzedelerin yaralarını sarmak için hiç tereddüt etmeden ortaya koydular. Çatalca’nın değerli insanları canlarını yok sayıp arama kurtarma için gönüllü olarak deprem bölgelerine gittiler. Anneler evlatlarını deprem bölgesine gönüllü olarak göndermek için kurumların kapılarında sıraya girdiler. Yardım almak için kuyruklar oluşturan insanlara şahit olmuştum ama yardım göndermek için böylesi uzun kuyruk oluştuğuna şahit olmamıştım. Çatalca’daki pek çok marketin rafları yardım göndermek isteyenlerce boşaltılmıştı. Herkes yardımlarıyla birlikte kalpten ettikleri dualarıyla uğurladı deprem bölgesine yardım tırlarını. Yurdumun yüce gönüllü insanları… İnsan doğduğu coğrafyayı seçemez ama seçme şansım olsaydı yine bu coğrafyanın evladı olmak isterdim, Ne Mutlu Türküm Diyene! 

Deprem felaketini yaşayan on ilimizin insanları için tek yürek olduk ve tüm gücümüzle yaralarını sarmak için çabalıyoruz. Bu yara o kadar büyük ve derin ki nasıl sarılır bilmiyorum. İnsanlar ailelerini, yakınlarını, sevdiklerini kaybetti, evleri, yuvaları yıkıldı. İnsanın kendini en güvende hissettiği, huzur bulduğu yer evidir, evleri mezarları oldu. Yıllarca emek verdikleri, hayata tutundukları herşeyleri yerle bir oldu. Keşke ecel olsaydı ama değil ne kadar kader desekte bu binlerce insanın bir gecede ölümü kader olamaz. Bu vicdansızların, para uğruna canavarlaşmış kişilerin insanlarımızın hayatına kast etmesidir. Yüzlerce bebeğin, çocuğun anasız babasız kalmasına, binlerce ananın babanın evlatsız kalmasına ceplerini doldurmak için seçtikleri ölüm biçimidir. Nasıl yastığa başınızı koyup uyudunuz, nasıl binlerce insanın hayatıyla oynarken kendi çocuklarınızın, sevdiklerinizin yüzlerine bakabildiniz. Bunları sadece o binaları yapan müteahhitler için demiyorum yıkılan binaların yapılmasına izin verenden, binaların yapılmasında payı olan yetkin tüm kişiler için söylüyorum. Bilim insanları bu bölgenin her an depreme hazır olması gerektiğini defalarca söylemesine rağmen kulaklarını tıkayıp kervan yolda düzülür mantığıyla hareket eden herkes için söylüyorum. Bu kervan yaşam kervanı ve yolda düzülmez, düzülmedi de. Ne kadar yaraları saracağız desekte bu yaralar yapılacak konutla, erzak yardımıyla, maddi yardımla, borçların ötelenmesiyle sarılmaz. Bu insanların sol yanları ölünceye dek sızlayacak bir yanları hep eksik kalacak ve bunu hiç birşeyle doldurmak mümkün değil. İş yara sarmakta değil yara açmamaktadır. Bu yarayı biz 1999 depreminde yaşadık, tecrübe ettik tekrar tekrar yarayı kanatmak yalnızca acıya sebep olur. Şimdi birlik beraberlik vakti deprem felaketini yaşayan insanlarımızı sarıp sarmalama vakti. Yardımlar yapılacak, enkazlar kalkacak, insanlar kaybettiklerinin yaslarını bir ömür tutarken sönmeyecek kırkıncı mumlarıyla yaşamaya devam etmeye çalışacak. Elazığ gibi, Erzincan gibi, Van gibi, Düzce gibi, İzmir gibi, İzmit gibi… Ya sonra? 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Savaş Atak Arşivi