Ağustos böceğine bu haksızlığı neden yaptılar?

Güneşin; gece uykusunu almış, tazelenmiş, olabildiğince parlak makyajlı bir halde pencereme doğru ışıklarını yollamaya başladığı saatlerdi.

Kırlangıçların, alakargaların, zeytin ağaçlarının dalları arasından, bir o ağaca bir diğerine neşe ile kanat çırpan serçelerin de eşlik ederek katıldığı doğanın muhteşem ezgileri ile gözlerimi araladım.

Orkestranın sahibi olan ağustos böceklerinin gece boyunca devam eden hararetli toplantısının hız kesmeden devam ettiğini düşünmek, gülümsememe sebep oldu.

Fakat bir çok insanın sesinden rahatsız olduğu, zevk ve sefa içinde yaşadığı düşünülen ağustos böceğinin ızdırabını ve acıklı hikayesini düşündüğümde zavallıya ne büyük bir haksızlık yapıldığını düşünerek hüzünlendim.

***

Hemen hemen hepimizin bildiği, çocukken gülerek dinlediğimiz, daha sonra da çocuklarımıza anlattığımız bir masal var. “Ağustos böceği ile karıncanın hikayesi” bu.

Yazarının, eski yunan masalcısı Ezop olduğu kesinlenleşmemiş bir bilgi olarak bazı kaynaklarda yer alsa da, masalın, yine Ezop gibi karakterlerini hayvanlardan seçen fransız yazar La Fontaine ait olabileceği de söylentiler arasında.

Masalın konusu; Hiç dur durak bilmeden çalışan karıncalar, kış geldiğinde sıcak yuvalarına çekilirler ve yazın çılgın gibi taşıdıkları yiyeceklerini tüketerek, ele güne muhtaç olmadan rahat bir kış geçirirler. Ağustos böceği ise tüm yazı gölgede bir ağaca yaslanıp, saz çalıp türkü söyleyerek geçirmiştir. Ancak, kış bastırır ve hiç hazırlığı olmayan ağustos böceği, bitkin ve çaresiz bir halde karıncanın kapısını çalar. Karınca da, “Bütün yaz saz çalıp oynadın” diyerek ağustos böceğine yardım etmeyi reddeder.

***

Ben anlatsam onun kadar güzel anlatamayacağım için, Halikarnas Balıkçısının “Mavi Sürgün” adlı kitabından alıntılayarak, bu böceğin acıklı hikayesini yazacağım.

“Ağustosböceği yaza doğru yumurtadan bir kurt olarak çıkar, sonra kanatlı bir böcek olur. Gebe kalan dişi böcek tohumla dolu yumurtalıklarını ısıtmak zorundadır. Güneşli bir dala kancalı ayaklarını takarak sımsıkı yapışır. Ağustosböceği kuş gibi ötmez. Sırtında bir sürü halkalar vardır, onları akıldan öte bir zevk ve vahşi bir inatla sürter durur.

***

Vınk vınk edişi hayatın nabız atışıdır. Bu sürtüş sonucu olağanüstü bir sıcaklık olur ve annenin hemen hemen yanması pahasına yumurtalıktaki tohumlar olgunlaşır. Derken günler kısalır, havalar soğur, işte o zaman karnı çatlamış, ipince zar kabuğu halinde kalmış bir böcek kabuğu görürsünüz. Ağaca takılıkalmıştır. Kış rüzgarları o ince kabuğu, yüreklerin acıyla cızz etmesi gibi, yoksul ve acıklı öttürür.

***

Kış gelince, güneşli dünyadan göçüp gitmiş olan ağustosböceği, ortada yoktur ki, namerde muhtaç olarak karıncaya avuç açıp dilensin. Ağustosböceği (sözümona uçarı adamın hayatı) bir ahlak kuralı değildir. Korkunç, insafsız, acı bir yaratma olayını temsil eder. Zavallı ağustosböceği, yaratmak için kendisini feda eder.”

***

Siz ne düşünürsünüz bilemem ama masalın verdiği mesajın; çok çalışmak, eğlenceden, keyiften uzak durarak, zor günler ve yarınlar için sürekli tedbir alarak yaşamak gerektiği öğretisinden daha başka mesajlarının olabileceğini de düşünüyorum nedense...

Yazımı, size keyifli bir gün dileyerek, Ezop’u okurken denk geldiğim bir hikaye ile sonlandırayım.

***

“Vakti zamanında Aristotales, Ezop’un yolsuzluktan yargılanan bir siyasetçiyi, kirpi ile tilkinin hikayesini anlatarak nasıl savuduğunu şöyle anlatmış;

“Bir tilkinin başı pirelerle derde girmiş. Bir kirpi de ona yardım edebileceğini, isterse onu pirelerden kurtarabileceğini söylemiş.”

Tilki; “Hayır” demiş. “Bu pireler doydu. Artık fazla kan emmiyorlar. Onları kovlarsan yerlerine aç pireler gelir.”diye cevap vermiş.

Sonra mahkemeye dönmüş ve; “Evet sayın üyeler, müvekkilimi cezalandırırsanız onun yerine onun kadar zengin olmayan birileri gelir ve sizi daha beter soyar!”

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi