Yine deprem yine acı

Elazığ'da önceki gece yaşanan korkuç depremin ardından yine aynı görüntüleri, uzman görüşlerini, mucize kurtuluşları bölgeye sevk edilen arama kurtarma ekiplerini ve çalışmalarını izlemeye başladık. Öncelikle depreme maruz kalan bölgede başta Elazığ ve Malatya'da yaşayan tüm yurtaşlarımıza geçmiş olsun derken yaralılara Allahtan şifa , ölenlere de Alah'tan rahmet diliyorum.
Deprem bu ülkenin bir gerçeği ne var ki ancak ve ancak yıkıma uğrayınca canlar yitip gidince akla geliyor  O depremin güncelliğiyle yardımlar toplanıyor. Yetkililer açıklamalar yapıyor. Bundan böyle depreme dayanıklı evler yapılacağı açıklanıyor. Sonra ne mi oluyor derseniz. Güzel kulağa akla hoş gelen çözüm önerileri, uygulanmayan yeni yasalar, Deprem kurtarma ekipleri ve onların eğitimleri hepsi bu. Ben şu veya bu iktidar yada yerel yönetim demiyorum.Türk toplumu olarak "Balık Hafızamız" gereği hızlı bir biçimde yaşanan acıların unutulması. Aynı yanlışlara devam edilmesi,kendi oturacağımız binalara bile kaçak katlar çıkmamız, yasaya aykırı olduğunu bile bile kolonları kesip yer açıp dükkanlar yapmamız bunlara eklenecek bir sürü yanlış iş. Tabii döngü sürüyor bunlar ülkemizin bir başka yerinde yeni acıların yaşandığı bir depreme kadar unutuluyor. Şimdi soruyorum ? 1999 İstanbul depreminden beri alet edavat, kurtarma timleri, gönüllüleri  vs dışında uydurma yasalar da dahil ne yapıldı ? İstanbul adım adım faciaya gidiyor. İstanbul değil olası depremde ülke ekonomisinin zaten iyi olmayan durumunun daha da kötüleşeceği gerçeği bile yönetenlerin kararlı bir şeyler yapması için uyarı olmuyor. Yani biz bizi oyalıyor. Deprem ardından artık kanıksadığımız bu görüntülerden nasıl kurtulacağımız konusunda açıkça söylemem gerekse pek fazla umutlu değilim.
Depremin siyaseti olmaz
Deprem üzerinden siyaset olmamalı. Ancak siyasiler bu ülkenin gerçeği olan Deprem olgusuna karşı alacakları tedbirleri toplumla paylaşmalı iktidara gelince de bunları uygulamalı. 1999 dan bu yana iktidar olanlar, iktidarlar 'Deprem' gerçeğiyle yüzleşmekten hep kaçtılar. Biz artık deprem sonrasında kurtarma çalışmalarını görmek açıklamalar dinlemek yerine, "Şu şiddette deprem oldu ama  bina stokumuz dirençliydi can kaybı olmadı" sözlerini duymak istiyoruz.Mevcut iktidar bunu başaramadığına göre sorumluluk muhalefet partilerine  düşmektedir. Şöyleki yerel yönetimlerde iktidarda olan CHP'li yerel yönetimler önceliği depreme vererek tedbirler almalı. Neler yapılması gerektiğini toplumla paylaşmalı alternatif çözümleri yaşama geçirmelidir. Bu noktada İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'na büyük bir sorumluluk düşmektedir. Deprem Çalıştayı ardından alınacak önlemleri ve uygulamaları  yaşama geçirmelidirler. CHP'li Büyükşehir belediyeleri deprem konusunda başta imar olmak üzere yaşama geçirecekleri önlemler ile örnek olmalıdırlar. Yoksa biz yine körler sağırlar birbirini ağırlar örneği gibi balık hafızamızla beraber yeni depremleri hiçbir önlem alınmadan yaşamaya devam ederiz. Unutmayın.. Deprem değil bina öldürür. Elazığ depremine televizyonlardan izlerken birde bu gözle bakalım derim.
Uğur Mumcu hep haklı çıktı
Türkiye, katledilişinin 27. yılında, her 24 Ocak’ta olduğu gibi, bir kez daha Uğur Mumcu’yu andı. Kalpaksız Kuvayi Milliyecinin, fikri müstakim aydının, cesur gazetecinin, emekten, eşitlikten, aydınlanmadan, bağımsızlıktan yana antiemperyalist devrimcinin yokluğunu derinden hissetti bir kez daha. Cumhuriyet Devrimi’nin, Atatürkçülüğün, solculuğun en yetkin, en yiğit savunucularından olan Mumcu’nun yazdıklarında ne kadar haklı çıktığını, bir kez daha gördü.
Peki, nedir Mumcu’yu bu kadar gündemde tutan? Birlikte düşünelim.
Mumcu’nun yazdıklarında hep haklı çıkması mı? Türk basınının, araştırmacı gazeteciliğin zirvesi olması mı? Yerinin doldurulamaması mı? İdeolojik çizgisinin, doğrultu tutarlılığının, dürüstlüğünün aşılmaması, aşınmaması mı? Devletin çeteler, tarikatlar, cemaatler tarafından kuşatıldığını yıllar önce belgelemiş olması mı? Yolsuzluk yapanların, bölücülerin, mezhepçilikten, din ticaretinden, inanç hortumculuğundan, iman bankerliğinden beslenenlerin üzerine her zaman cesur, kararlı biçimde gitmiş olması mı? Atatürkçü, Cumhuriyetçi olmayan bir solculuğun da; emekten, eşitlikten, mazlumdan yana olmayan bir ulusalcılığın da, başarı şansının olmadığını daima vurgulaması mı? Öncü ve cesur karakteri mi? Aynı anda pek çok cephede mücadele etmesi mi?
Şüphesiz Mumcu’yu güçlü kılan, gündemde tutan, güncelliğini korumasını sağlayan tüm bunlardır ve daha fazlasıdır.
‘Sakıncalı Piyade’ hep haklı çıktı
ABD emperyalizminin Ortadoğu’ya ilişkin hesaplarını, işgallerini yazarken haklı çıkmıştır Mumcu. Silah kaçakçılığı ve terör arasındaki bağlantıyı da; tarikat, ticaret, siyaset arasındaki bağı da saptamıştır. Emperyalizmin maşası olan PKK terör örgütünün kimlere hizmet ettiğini vurgulamıştır. Solda geçinen ve soldan geçinen ikinci cumhuriyetçilerin maskelerini düşürmüştür. Sıklıkla yazdığı “rüzgârgüllerinin, döneklerin, liboşların", nasıl her iktidarın çevresini hemen kuşattıklarını, nasıl güce taptıklarını, nasıl yön değiştirdiklerini yüzlerine vurmuştur.
Mumcu’nun maskelerini düşürdüğü bu tiplerin, FETÖ’nün dizinin dibindeki fotoğraflarıt belleklerdedir. AKP iktidarına verdikleri sınırsız destek, “yetmez ama evet” kampanyasındaki rolleri, açılım sürecine olan katkıları, herkesin malumudur. Dünyaca ünlü borsa spekülatörü George Soros ve CIA Türkiye masası şeflerinden aldıkları aferinler, gazete arşivlerindedir. PKK terör örgütüne olan muhabbetleri, Kuzey Irak’ta Mesud Barzani’yle olan iş ilişkileri, kimler adına ihale takipçiliği yaptıkları açığa çıkmıştır. ABD’nin ve Avrupa’nın verdiği fonlarla hangi gazeteleri, dergileri, internet sitelerini kurdukları, FETÖ ve PKK terör örgütlerini nasıl da “sivil toplum örgütü” olarak selamladıkları, savundukları bilinmektedir.
Kısacası, Mumcu bedeniyle aramızda olmasa da, karakteriyle ve fikirleriyle aramızdadır. Yaşamaktadır. Uğur Mumcu gazeteciliğinin, kendileri için bir şey ifade etmediğini söyleyenler ise hayatta olsalar bile, fikren ölmüşlerdir. Ne söyleyecek sözleri vardır ne de itibarları.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi