Zelzele değil binalar öldürdü

Ne acıdrı ki bunu öğrenmemiz onbinlerce canımıza mal oldu. Yüzbinin üzerinde insanımızın yaralaanması sakat kalmasına yol açtı. Ama bundan yine de ders almayan bir siyaset dili; iktidarı yeterince uyandıramadı desem yanlış olmaz Dostlar ! Bu depremin geleceği belliydi. Bu kentleri depreme karşı güçlendirmek için hiçbir önlem almadılar. Ellerinde uygulanabilir bir depreme müdahale planı olmadığı için, çok kıymetli dakikaları kaybettiler. Şimdi çıkıp “Asrın depremi” diyerek, neden oldukları; “Asrın cinayeti” nin, “Asrın ihaneti” nin üstünü örtemezler. "Asrın felaketi", "Kader" gibi söylemler boş işlerdir.. Arkadaşlar; yaşanan asrın ihmalidir. Yaşanan, asrın cinayetidir. Yaşanan, asrın katliamıdır. Yaşanan, asrın ihanetidir. Peki, görevini ihmal eden Erdoğan ne yapıyor? Milletten bir özür mü diledi? Sorumluluğu üstlendi mi? Ne gezer. Bunların yetkileri var ama sorumlulukları yok. Bu sorumsuz yönetim deprem için önce ‘kader planı’ dedi. Suçu yüce Allah’a atmaya kalkacak kadar densizleştiler.
 

Siz kimsiniz yahu!
Ya siz kimsiniz? Kimsiniz siz ya? Hangi cüretle milleti tehdit ediyorsunuz? Bir haddinizi, hududunuzu bilin. Hem suçlusunuz hem de güçlüyü oynamaya kalkmayın. Kof kabadayılığınız millete illallah dedirtti. Unutmayın, sizin işvereniniz millet. Bu millet beş yıllığına, devlet işlerini yürütesiniz diye sizi seçti. Siz yürütmeyi, çok ama çok yanlış anladınız. Kendinizi devlet sandınız. Millete bu afra tafra, bu kibir de nesi? Bir kendinize gelin. Etrafınıza topladığınız yanaşmaların trollerin tasmalarını da hele şöyle bir sıkıya alın.
 

Geçmişi ve geleceği yitirdik
analar babalar çocuksuz, çocuklar anasız babasız kaldı. 6 Şubat 2023’te üst üste yaşadığımız iki depremde bugüne Kahramanmaraş, Gaziantep, Şanlıurfa, Diyarbakır, Adana, Adıyaman, Osmaniye, Hatay, Kilis, Malatya ve Elazığ illerinde toplam 39 bin 672 vatandaşımız hayatını kaybetttı. 100 binden fazla yurttaşımız yaralandı. Hem geçmişimizi hem de geleceğimizi kaybettik. Analar, babalar çocuksuz; çocuklar anasız, babasız kaldı. Canımız yandı. Yüreğimiz daralıyor. Her depremden sonra ‘Bunlar neden sürekli bizim başıma geliyor?’ diye soruyoruz. Cevabı basit, ‘ders, öğrenilene kadar devam eder.’ Türkiye, daha önce de büyük depremler yaşadı. 1999’da Gölcük ve Düzce depremlerinde binlerce insanımızı yitirdik. Başta ülkeyi yönetenler olmak üzere tüm yurttaşlarımızın, yaşadığımız acılardan alması gereken dersler vardı. Ama yaşadığımız son felaket de gösterdi ki bu derslerin hiçbiri alınmamış. Böyle bir afet karşısında hükümetlerin başlıca iki görevi vardır. İlki, yapılan binaların depreme dayanıklı olmasını sağlamak. Mevcut binaların vatandaşlarının canını, malını koruyacak binalar olması için kuralları koymak, uygulamak, denetlemek… İkincisi ise, deprem anında uygulanacak protokolleri, eylem planlarını önceden hazırlamak, tatbikatını yapmak… Liyakatli yöneticilerin başında olduğu, koordinasyon merkezlerini oluşturmak. Afet olur olmaz müdahale edebilmek. Enkazın altından insanları hızla çıkarmaya başlamak. Depremzedelerin barınma, gıda ve hijyen gibi, tüm ihtiyaçlarını karşılayacak organizasyonu yapmak. Bunları yapamayan bir iktidar iktidarsız, bunları yapamayan hükümet hükümsüzdür. Bu ülkede 20 yıldır hükümette olanlar bu iki görevi yerine getirebildi mi? Ne yazık ki kocaman bir hayır.
 

Asrın ihmali ve cinayeti
Şimdi bu cinayetin müsebbipleri ortaya çıkmışlar, ‘Asrın felaketi’ diyerek, ‘Dünya’da hiçbir ülkenin böylesine bir felakete, kapasitesi yetmez’ diyerek asrın ihmalkârlığının, asrın cinayetinin, asrın ihanetinin sorumluluğunu üstlerinden atmaya çalışıyorlar. Kimin kapasitesinin yetmediği de gerçekler de apaçık ortada. Yıl 2001. İki bilim insanımız oturmuş. Bu çalışmayı kaleme almış, yayımlamış. Başlık; ‘Kahramanmaraş’ın Depremselliği.’ Bilim ne diyor? ‘Maraş’ın büyük ölçekli bir depremin merkezi olma ihtimali çok yüksek. Bölgede faylar uzun süredir sessiz. Halk tehlikeden habersiz. Bu nedenle risk daha da artıyor. Derhal zemin etütlerine başlanmalıdır. Tehlikeli bölgelerdeki binalar tahliye edilmelidir.’ Bu ne zaman tespit ediliyor? Tam 22 yıl önce, 2001’de. Her şey açık ve net.
 

AFAD uyarıp görevini yapmış ama
19 yıl sonra da AFAD’ın bürokratları bu raporu hazırlamış. Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı. Tarih 2020. Bürokratlar; Kahramanmaraş’ta yaşanacak depremi büyüklüğüne kadar tahmin etmişler. Şehrin neresini nasıl etkileyeceğini sayfa sayfa yazmışlar. Jeoloji Mühendisleri Odası’nın raporu da var. İki yıl önce, 2021’de yazılmış. Jeoloji Mühendisleri de uyarmış. ‘Doğu Anadolu Fayının Pazarcık ve Türkoğlu segmenti 1513 yılından bu yana yıkıcı deprem üretmedi. 7,4 büyüklüğüne varacak bir deprem üretme kapasitesine sahiptir’ diye yazmış. Şehrin imarıyla ilgili yapılması gerekenleri madde madde sıralamış.
 

Eksikleri saymışlar
Bir de AFAD’ın 23 Kasım 2022 tarihindeki Düzce depreminden sonra hazırladığı Aralık 2022 tarihli rapor var. Bu raporda da deprem anında uygulanabilir bir eylem planı olmadığı afet gruplarının ve kurumların hazırlıksız olduğu iletişim eksikliği nedeniyle sağlıklı karar alınamadığı kaynakların etkin şekilde kullanılamaması nedeniyle müdahalede yetersiz kalındığı tek tek anlatılmış. Raporlar ortada. Depremin büyüklüğü, şehirlerin neresinde ne kadar etki yapacağı alınması gereken önlemler. Bugüne kadar yapılanlar, yapılmayanlar… Tüm bu raporlarda bilim insanları ve devletin namuslu bürokratları tarafından tek tek anlatılmış. Ülkeyi yönetenlere teslim edilmiş. Peki, depreme dayanıklı binaların yapılması için, kentleri depreme dayanıklı hale getirmek için hükümet gereken önlemleri almış mı? Saray ve şürekâsı afet sonrasında yapılması gerekenler konusunda gereğini yapmış mı? Depremzedeler, enkaz altından hızla çıkarıldı mı? Depremzedelerin, yeme, içme, geçici barınma sorunları hızla çözüldü mü? Bu soruların cevabı koca bir hayır.
 

İlk 6 saat önemliydi güya
Erdoğan’ın atadığı İçişleri Bakanı ne diyor? ‘Depremin ilk 6 saati bir hayat meselesi.’ Bıraktık ilk 6 saati, insanlarımız 48 saat enkaz altında bir başına bırakıldı. Milletimiz çıplak eliyle, tırnağıyla bir başına sevdiklerini molozların altından çıkarmaya çalıştı yaşam mücadelesi verdi. Soralım şimdi. Mehmetçiğe depreme müdahale emrini neden zamanında vermedin? Gölcük depreminden hemen sonra kurulan, çok iyi eğitilmiş askerlerden oluşan ‘Özel arama-kurtarma taburu’ neredeydi? Arama kurtarmada tecrübeli madencilerimizi zamanında sahaya neden sürmedin? Arama kurtarma ekipleri ve araçları enkazın başına neden geç gitti? Sahada neden yeterli sayıda termal detektör görüntüleme cihazı yoktu? Enkaz altında kalan yurttaşlarımızın elindeki tek iletişim aracı olan sosyal medyayı neden kararttın? Depremde altın saatler olarak bilinen ilk 72 saati göz göre göre neden heba ettin? Erdoğan, depremden sonraki 72 saatte görevini doğru dürüst yapsaydı, can kayıplarımız bu kadar ağır olmayacaktı.
 

Bu ihmali örtecek bahane olamaz
Deprem bağıra bağıra gelmiş, ama Erdoğan sarayından duymamış. Görevini açıkça ihmal etmiş. Maliyeti de 38 bin 44 vatandaşımızın hayatı olmuş. O da şimdilik. Bunun üstü, ‘Bu deprem dünyada eşi benzeri görülmemiş, devletlerin gücünü ve kapasitesini aşan bir deprem’ denerek, ‘Asrın felaketi’ denerek örtülemez. Bugüne kadar unuttuğu, birlik ve beraberliğe sığınarak, binlerce insanın canına mal olan, bu büyük beceriksizliğin, yandaşa rant sağlama organizasyonunun üstüne şal çekilemez.
 

Yetki var sorumluluk yok iyi mi!
Buradan ifade edelim, yaşanan asrın ihmalidir. Yaşanan, asrın cinayetidir. Yaşanan, asrın katliamıdır. Yaşanan, asrın ihanetidir. Peki, görevini ihmal eden sarayın kibirlisi ne yapıyor? Milletten bir özür mü diledi? Sorumluluğu üstlendi mi? Ne gezer. Bunların yetkileri var ama sorumlulukları yok. Bu sorumsuz yönetim deprem için önce ‘kader planı’ dedi. Suçu yüce Allah’a atmaya kalkacak kadar densizleşti.
 

Şili bu işi becerdi
Önümüzde bir Şili örneği var. Şili’nin ekonomisi bizimkinin neredeyse üçte biri kadar. Ve tarihin bilinen en şiddetli depremi 9,5 büyüklüğüyle, 1960’ta Şili’de gerçekleşti. Şili bundan öyle bir ders aldı ki son 50 yılda yaşanan büyüklüğü 7.0’nin üzerindeki depremlerin hiçbirinde ölü sayısı tek haneyi geçmedi. 8,0 üzerindeki depremlerde en fazla 400 vatandaşını kaybetti. Demek ki neymiş? Deprem değil, tedbirsizlik, liyakatsizlik, görevi ihmal öldürürmüş. İşte bunun için yaşadığımız ‘asrın felaketi’ değildir. Asrın ihmalidir. Asrın cinayetidir. Asrın ihanetidir.
 

Saray enkaza dönüştü
AFAD işini doğru dürüst yapamadı. Çünkü AFAD üst yönetimi, saraya sadakatle bağlı konuyla alakasız, liyakatsiz kişilere emanet. Depremin tahribatını önleyemeyen depremi yönetmeyi beceremeyen Erdoğan, sahada canla başla çalışan insanları engellemeye uğraşıyor. Bir gecede yıkılan 20 yıllık muktedir dekorunu, böyle ayağa kaldırırım sanıyor. Millet sıkıntı içinde, ızdırap çekiyor, sarayın kibirlisi algıyı yönetmeye, bozulan imajını düzeltmeye uğraşıyor. Ama beyhude, sarayın kibir abidesi, siyasi enkaza dönüştü. Milletimiz bu enkazın molozunu kaldırmak için artık gün değil, saat sayıyor.
 

İşleri güçlei beton dökmek
Depremin üstünden 11 gün geçmiş. Daha doğru dürüst tuvalet götüremediği insanlara Erdoğan çıkmış, ‘1 yılda tüm binaları inşa edeceğim’ diyor. Bunlar beton kalpli; bildikleri tek şey beton dökmek. Daha enkaz kalkmadan insanlara beton vadediyorlar. Ama betonu bile doğru dürüst dökemediğini enkaza dönüşen binalardan, çöken yollardan, yıkılan köprülerden, ortadan ayrılan havaalanlarından gördük. Erdoğan, şehirleri yeniden inşa etme niyetini 14 Şubat’taki Kabine toplantısından sonra açıkladı. O toplantı öncesinde, Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakan Yardımcısı, Türkiye Çelik Üreticileri Derneğiyle görüşmüş. O gün saat 15’te yapılacak Kabine toplantısı öncesinde yeterli inşaat demirinin, 3-4 ay içerisinde temininin mümkün olup olmadığını sormuş. Dernek de apar topar, ‘çok acele ve saatli olarak’ üyelerine görüş sormuş. Tam bir kervan yolda dizilir anlayışı. Erdoğan’ın derdi, bol bol temel atma töreni yaparak depremi yönetmekteki beceriksizliğini unutturmak. Enkaz altında kalan insanlarımızın kırkı çıkmadan acıların üstüne aceleyle beton dökmek.
 

Milletin parasını millete bağışlıyorlar
İki gün önce televizyonlarda, bir yardım kampanyası yapıldı. Milletin acısına takı merasimi yapar gibiydiler. Güya 6 milyar dolar topladılar. Yapılan bağışın 2 milyar 100 milyon doları Hazine’nin bütçeden daha yeni sermaye verdiği kamu bankalarından. 1 milyar 400 milyon dolarlık kısmı da kamu kuruluşlarından ya da beşli çetelerden. Ama en büyük bağış, 1 milyar 600 milyon dolarla, Merkez Bankası’ndan. Merkez Bankası bu parayı 2022 dönem kârından verdiğini açıkladı. Yani milletin parasını bağışlıyor. Bu para AFAD’a ve Kızılay’a aktarılacak. Bugün de Merkez Bankası Başkanı çıkmış. ‘Eğer bu parayı Hazine’ye aktarsaydık, Hazine başka bir alanda kullanabilirdi. Biz bu payı direkt olarak deprem bölgesine tahsis ettik’ demiş. Bütçe yapmak, kaynakların nereye tahsis edileceğini belirlemek, kimin görevi? TBMM’nin mi? Merkez Bankasının mı? Tabi bu para Hazine’ye aktarılsa, Hazine depremzedeler için gerekli harcamaları bütçeden yapsa, Sayıştay denetimine tabi olacaktı. Şimdi yapılacak harcamalar, bütçe dışına çıkarılarak, Sayıştay denetiminden de kaçırılıyor. Ne kadar da dâhiyane. Ne kadar tanıdık, bildik.
 

Hükümetten teşviği kapıyorlar
Tabii bu ülkede en fazla kayrılmaya mazhar olan yanaşmalar da bu bağışın karşılığında 24 saat geçmeden hükümetten teşviki kapıyor. Gümrük vergisi muafiyeti, KDV istisnası, KDV iadesi, yüzde 100 vergi indirimi, azami sınıra tabi olmadan sigorta primi desteği, nitelikli personel desteği, enerji desteği, o desteği, bu desteği, desteği oğlu desteği. Yahu arkadaş, bari bir hafta sabretseydiniz. Deprem sonrası arama kurtarma için depremzedeyi enkaz altında 48 saat bekletenler söz konusu yandaş müteahhitler olunca 24 saat bile bekletmiyor.
 

Depremle Erdoğan dönemi de çöktü
Depremle birlikte, sadece binalar, köprüler, yollar çökmedi. Ucube tek adam rejimi de çöktü. Her şeyi tek bir kişinin tek bir imzasına bırakmanın hız değil, facia getirdiğini yaşayarak, öğrendik. Şu karara lütfen dikkatlice bakın. Depremden tam bir yıl önce 5 Şubat 2022’de Erdoğan imzasıyla çıkmış. Yaşadığımız son depremde, İskenderun en çok hasar gören yerleşim yerlerinin başında geliyor. Ve Erdoğan attığı tek bir imzayla İskenderun’da bazı mahalleleri afette riskli alan olmaktan çıkarıvermiş. İşte bu, beceriksizliğin, öngörüsüzlüğün, iş bilmezliğin, gözünü rant bürümenin vesikasıdır. Artık Erdoğan devri bitmiştir. Sayılı günü kalmıştır. Erdoğan’ın 20 yıllık dekoru tek bir günde çökmüştür.
 

Enkazı millet kaldırıyor
Son 20 yılda yaşanan her felakette milletin devleti yönetimini ya sokaklardan topladığını ya da enkazın altından çekip çıkardığı bir gerçektir. Depremin geleceği belliydi. Bu kentleri depreme karşı güçlendirmek için hiç bir önlem almadılar. Şimdi ‘Asrın depremi’ diyerek, neden oldukları ‘Asrın cinayetinin’, ‘Asrın ihanetinin’ üstünü örtemezler. Hükümet yetkilileri binlerce liralık paltolarıyla kameralar karşısında dizildiler.Utanmadan üzerlerinde mont bile olmayan ufacık depremzede çocukları kendilerine dekor yaptılar.O rezil imaj parlatma çabanız yerin dibine batsın.
AFAD tarafından 3 yıl önce hazırlanan Kahramanmaraş İl Afet Risk Azaltma Planı’nda, yaşanan depreminin büyüklüğüne kadar tahmin edildi. Bunun için tatbikat ve simülasyon çalışmalarının yapıldı. Devletin bu ve bunun gibi raporları ortadayken milleti depremden korumak için hiçbir tedbir almadılar. Kendilerinden önceki 57 hükümetin 79 yılda harcadığının 4 katını 20 yılda yediler, bitirdiler. Bu kadar büyük kaynaklarla, bir de değil, tam iki tane depreme dayanıklı Türkiye inşa edilirdi. Bu paralar nereye gitti?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Oktay Apaydın Arşivi