Bir önceki günü arar olduk!

Ne demişti Nureddin Nebati bey bu senenin başında? “Bir uyusam da altı ay sonra uyansam’ Çok farklı noktalarda olacağız.” Tam altı ay geçti.

Doğru mu doğru...Çok farklı noktadayız çook.

İnsanın manzaraya bakınca bir altı ay daha uyuyası geliyor!

29 Aralık 2021 tarihinde yaptığı açıklama da; “2022 yılının istikrarlı bir yıl olacağını, aylık olarak enflasyonda kademeli düşüşlerin olacağını, 2023’e girerken enflasyon gibi bir olgunun olmayacağını, bu anlamda olumlu bir kısır döngüye girildiğini” söylüyordu.

***

Rica etsem eskilere gidip biraz düşünebilir misiniz? Normalde şu sıralarda bu yıl mayolarda neler moda, hangi vücut tipine nasıl mayo tercih edilmeli konulu sayfa sayfa yazılar basılırdı gazetelerde, dergilerde.

Hangi renkler revaçta, modacılar neler demiş, kilolar verilmiş mi, sellülitlere çareler vs...

Sanırım bunları konuşmayalı epeyce bir zaman geçmiştir. Nerdee o süt banyosunun cilde nasıl iyi geldiğini anlatan yazılar, fotoğraflar?

Bırakın süt banyosundan vazgeçtik, millet çocuğuna süt alırken zorlanıyor.

***

Sohbetlerimizin ana konusu pahalılık. Sosyal aktivitelerimizden biri de hangi ürün hangi markette ucuz diye dolaşmak. Hele emekliler! Onların aktivitesi de randevu alabilirlerse hastane, alamazlarsa sağlık ocağı, eczane arasında geçiyor.

Oturup benzine, gıdaya gelen zamları izliyoruz...Artan kiralar ve ev bulmak ise apayrı bir dert.

***

Mesela yaz mevsimine girerken en azından bütçemize göre planlar yapabiliyorduk. Tatilin lafını anmak bile zor. İki yıldır zaten pandemi yüzünden eve kapanmıştık, bu defa maddi imkansızlıklar nedeniyle kendi kendimizi eve kapatıyoruz. Zira, bırakın konaklamayı, güneş kremi almaya kalksan 12 ay taksitle satılıyor. Yani önümüzdeki senenin yaz tatiline kadar taksit ödenebilir.

Geçmiş yıllarda daha senenin ilk aylarında takvime bakardık. Acaba bayramlarla yıllık izinleri birleştirsek mi? Bu yıl tatile nereye gitsek? Avrupa birliğine girecektik, vizesiz dolaşacaktık sözüm ona. Ülke içinde bile gezemez olduk.

Güzel günler gelecek derken, bir önceki günümüzü arar hale geldik.

***

Geçenlerde inanın kahkaha attım. İnternet üzerinden satış yapan bir yerin reklamı düştü ekrana. İhtiyacım olan bir ürün gördüm ve fiyatı da epey uygundu. “Oleyy fiyat çok iyi hemen alayım ben bunu” dedim. Sevincim kursağımda kaldı tabii. Çünkü o fiyat ürünün kılıf fiyatıymış.

***

Beş yıldızlı bir otelde bir gece konaklamak için asgari düzeyde çalışanların bir aylık maaşı bile yetmiyor ne yazık ki! Biz bu ülkenin vergi veren, üreten vatandaşları olarak maalesef birçok haktan mahrum kalıyoruz. Tadını çıkaran, çıkaracak olanlar, eriyen Türk lirası karşısında parası katlanarak çoğalanlar elbette.

***

Hiç bir mekanda menülerde fiyat yazılmıyor. Her gün zam geliyor adam ne yazsın? Fiyat yazan bir menü gördüm geçenlerde de, onun da üzerine etiket yapıştıra yapıştıra ansiklopedi kalınlığına ulaşmıştı. Anasının “Britannica’sı” yani.

***

Çay bahçesinde bir çay içeyim diyorsun, adam yanına şeker koymaya tereddüt ediyor. Önceleri sormazlardı, tabağa üç şeker koyup getirlerdi. Artık ”şeker istiyor musunuz?” diye soruyorlar. Boş baklava, boş tost, kırıntı peynir, çürük domates, yırtık yufka derken daha neler göreceğiz kestiremiyorum.

Alkole gelen zamlar nedeniyle efkarlanmakta lüks. Canın çekse, “bu akşam çıkıp bir restaurantta balık keyfi yapalım” desen ay sonunu zor getirirsin.

Buradan ne anlıyoruz?

Bu akşam bütün meyhanelerini dolaştım İstanbul’un” şarkısını dinlerken “kadehlerde dudak izlerini aramanın” artık mümkün olamayacağını...(Biraz espri katalım işin içine)

***

Çok bilindik bir gıda marketine alışveriş için girdim. İçerisi loş. Sanırsın biri kız arkadaşına sürpriz evlenme teklifi yapacak! Yok, yok öyle değil. Önceleri ışıl ışıl yanan mekanlar elektrikten tasarruf etmek için kapatıyor ışıkları. Ben bu tür yerlere girince klimalardan dolayı çok üşürdüm. Hatta üzerime bir ceket, şal aldığım olurdu. Şimdi bir ter basıyor, dışarıya nasıl çıktığımı bilmiyorum. Kasada ödeme yaparken ayrı, havalandırmanın çalışmamasından ayrı ter döküyorsun.

***

Yine oldukça pahalı tekstil ürünleri satan bir mağazaya girdim. Maksat alışveriş değil, sadece bakmak. E bizim de arada gözümüz şenlensin değil mi ama? Yine aynı durumla karşılaştım. Havalandırma, klima çalışmıyor. Muhtemelen eleman azlığından düzenli temizlik yapılmıyor. Toz hapşıra hapşıra kendimi dışarı zor attım.

***

Pahalılığın yanısıra artık sağlıklı olup olmadığından da emin olamıyoruz. Malumunuz yağ ve diğer gıda ürünleri korkunç zamlandı. Yemeğe, kızartmaya kullandıkları yağ ve malzeme ne kadar sağlıklı ve güvenli? Soğutucular yeterli derecede çalıştırılabiliyor mu?

Bir de pahalılığın sebep olduğu kalitesizlik konusu var ki çok vahim. Örneğin yumuşatıcı...Ne kokusu kalmış ne yoğunluğu!

***

Ya elektrik? Bundan kısa süre önce buzdolabı satışlarından ekonomik gidişatın iyi olduğundan bahsediyorlardı, şimdilerde dolapların fişlerini çekmeye başladık. Derin dondurucular hele? Bence onların satışları hayli azalmıştır. Çünkü içlerini doldurmak büyük servet. “Mevsiminde alalım, kışın hem ucuz hem de sağlıklı yeriz” cümlesini maziye bırakalım.

Pazar ucuzlamıyor, tüp, elektrik faturaları cep yakıyor. Bu durumda kışa hazırlık yapmak pek mümkün ve karlı bir yatırım olmuyor. Reçel yapalım desen şeker, tüp zamlı, mevsiminde yeriz deyip bezelye, bakla, gibi bir şeyler alsak hem kendi pahalı hem nerede saklayalım? Derin dondurucuları çalıştırmak biraz yürek ister!

***

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi