Fareler kendini dolaba astı!

Çok kısa bir süre önce yeni ekonomik paketler sayesinde, sadece 6 ay uyuyup uyanacaktık. Bir uyandık, evlerde fareler kendini buzdolabına asmaya başlamış!
Türk-İş açlık sınırını 7 bin 245, yoksulluk sınırınıda 23 bin 600 lira olarak açıkladı. Ama müsterih olun, Nureddin Nebati Bey’in hafta içinde yaptığı yeni açıklama yüreğimize su serpti.
    ***
Allah'tan bir altı ay daha uyusak uyansak demedi.
Ne mi dedi?
“Bizler ekonomimizde durgunluğa ve fiyat istikrarını sağlamak ve vatandaşımızın alım gücünü arttırmak için gereken tüm mücadeleyi kararlıklıkla veriyoruz.” Hatta üst yönetim de şubat ayında tek haneli enflasyon rakamlarını göreceğimizi kararlıkla açıkladı.
O da yetmedi, hiç kimsenin bir şey anlamadığı, (ekonomistlerin bile yorum yapabileceğinden emin değilim) neoklasik ekonomi, epistemolojik kopuş, heterodoks yaklaşım, nöro ekonomi gibi laflar etti.
Yani içiniz rahat olsun. Şubat ayına ne kaldı şunun şurasında?!
Hem Turizm Bakanımız da kışın tatile çıkın demedi mi? Boşverin kirayı, elektriği, doğalgazı tek haneli enflasyonu beklerken çıkın tatile işte...
    ***
Malum hafta sonu. Hep sıkıcı şeylerden bahsedecek değiliz. Ekonomiyi şimdilik bir kenara koyalım ve biraz gülelim.
Size “Acem Palavrası” lafı nereden geliyormuş onu anlatayım.
Bir gün palavracı bir İranlı İstanbul’a geliyor ve şehri gezmeye çıkıyor. Gördüğü hiçbir şeyi beğenmiyor ve burun kıvırıyor. “Bunun iyisi biz de var”, “şunun en güzel biz de” vs.
Beyazıt Kulesi’nin önüne geliyor. Yine küçümseyerek, “Bizim Tahran’da öyle yüksek bir kule yapılıyor ki geçen yıl ustanın birinin elinden düşürdüğü keser hala yere varmadı” diyor. İranlıyı hayretle dinleyen bizim Kasımpaşalı araya giriyor; “Bizim Langa’da öyle bir hıyar yetişir ki, uzar uzar Boğaz'ı geçer, Anadolu’yu geçer, Tahran’a varır, Şah’ın sayrayındaki yatak odası penceresine kadar yükselir.”
İranlı; “Atıyorsun” der. “Böyle hıyar mı olur?”
Kasımpaşalı cevap verir; “Düşür ulan o keseri, yoksa sokarım hıyarı pencereden içeri!”
    ***
Atinalı filozof, devlet adamı Solon, kendisiyle çok gururlanan, kendisinin dünyanın en mutlu insanı olduğuna inanan bir kralla sohbet ediyor. Kral, filozofa, dünyada tanıdığı mutlu insanların kimler olduğunu soruyor. Tanınmamış bir takım insanlar sayan, kendisinin adını anmayan Solon’a kral kızıyor. “Beni neden saymıyorsun?”
Solon cevap veriyor; “Siz henüz yaşıyorsunuz. Sonunuz belli değil”
Bir zaman sonra kralın ülkesi kötü yönetim yüzünden çöküyor, düşmanlar sarayı kuşatıyor. Kralın son sözleri, “Ah Solon ah!” oluyor.

Sevgiyle kalın
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi