Bir grup yabancının havaya attığı bir doları yerlerden toplamak için oluşan izdiham aslında Türkiye gerçeğini anlatan en iyi fotoğraftı.

Ama ne yazık ki 22 yıldır bu ülkeyi yönetenler tarafından halkın kafasına atılan bedava çay paketlerini kapmak için insanların birbirini ezdiği görülmezken nedense elin yabancısının yere attığı 1 doları halkının toplaması gururumuza dokunuvermişti.

Peki halkın bu duruma gelmesi iktidarın suçu muydu? Yoksa onun uzaya yol yapacağına inanıp, ampulü Ak Partinin bulduğunu düşünen ve bu iktidara bir 5 sene daha şans vererek kendisiyle birlikte 81 milyon insanın geleceğini karartan cahil ve eğitimsiz toplumda mıydı?

Elbette suçlu toplumdu. Çünkü topluma sorgulamak değil şükretmek öğretilmişti. Ve bugün bunun aksi olsaydı Ak Parti iktidarına tabi olan diyanet işleri başkanının “fakir zenginden daha önce cennete girecek” söylemine şükreden değil hak arayan bir topluma sahip olurduk.

Kaldı ki kendisine yöneltilen 7 bin 500 lira emekli maaşı ile nasıl geçiniyorsunuz sorusuna “dışarı çıktığımda bedava tuvalet buluyorum. Yanıma evden su alıyorum. Akşam da askıda ekmek alıp kendime ait evime dönüyorum diyerek binlerce emeklinin 5 bin lira kira verip geriye kalan 2 bin 500 lira ile yaşadığı, binlerce insanın pazarın toplanmasını bekleyip yere düşen meyve ve sebzeler ile karnını doyurmaya çalıştığı ya da benim arabam yok arabası olan düşünsün diyerek benzinin 36 lira olmasının kendisini ilgilendirmediğini söyleyen cahillere 40 lira olan domatesin, 200 lira olan peynirin benzin ve mazotun yükselmesiyle alakalı olduğunu anlatmak aynen deveye hendek atlatmak gibi bir durumdu.

Ve anlatamazdık da.
Çünkü karşımızda kafasına atılan çay için şükürler olsun diyen bir toplum vardı.

Ve bu toplum sözüm ona elhamdulillah Müslümandı. Ama sanki biraz kendine Müslüman gibiydiler.