Şark kültüründe tartışma yoktur (1)

İster Osmanlı diyelim, ister Anadolu diyelim, ister Türk diyelim, istersek de şark kültürü diyelim… Adını her ne ile anarsak analım, bizim kültürümüzde tartışma kültürü kesinlikle yoktur.
Eğer bir tartışmaya başlarsak sonu çoğunlukla kavga, dövüş ile biter.
Makalemin başlığını, değerli tarihçimiz Murat Bardakçıya ait bir sözden yola çıkarak fikirlerimi siz değerli okuyucularımla paylaşacağım.

İçimizdeki bir grup insan Osmanlı’yı tartışmaya açmayarak tartışma kültürünü baltalıyor. Diğer bir grup ise Atatürk ve kurduğu Cumhuriyet’i tartışmaya açmayarak tartışma kültürünü baltalıyor. Oysaki her ikisi de tartışılabilmeli. Medeni kurallar çerçevesinde bu nasıl olacak? Pek tabii bugünümüze kadar gelen belgeler ile bunu da en iyi tarihçilerimiz söyleyebilir.
Tarihçilerimiz, Türk tarihinde tartışmalı konular hakkında belgeleri sununca karşısında büyük bir muhalif görüş beliriyor. Onu çürütmek için bilen, bilmeyen her vatandaş olayın içine girerek bir görüş belirtiyor. Ortalık birden toz duman, hakaretlerin binini bin para…
En sağlıklı bilginin kimin bilgisi olduğu bizim için havada kalıyor. Neyi, kimi, hangi konuyu tartışırsak tartışalım sonucunda “Evet sen haklısın. Senin tezin ve belgelerin daha doğru ve akla yatkın” cümlesini asla duyamıyoruz.

Hadi geçmişi bir kenara bırakalım… Onun için çok okursan doğruyu idrak edersin diye düşünüyorum. Ama şimdi ki zamana gelirsek sonuç daha da kötü. Her şey gözlerimizin önünde gerçekleşirken kimine göre doğru olan kimine göre çok yanlış denebiliyor.
Oysaki doğru her zaman bir tanedir.

Gerçek göreceli ve yoruma açık bir kavram değildir. Bilgiyi yorumlama şeklimiz taraftar olmakla değil, gerçeğe odaklanarak olmalı.

Geçmişimizdeki olayları ve icraatları padişahların, sultanların belirlediğini hepimiz biliyoruz. Şimdiki icraatları da şu anki Cumhuriyet’in yönetim şekli gereği, bizlerin seçtiği siyasi liderler belirliyor.

Her ülke yöneticisi savaşa girdiğinde kendisinin haklı olduğunu savunur ve halk buna inanmak zorunda bırakılır. Oysa ki “Savaş zorunlu değil ise bir cinayettir” demiştir Gazi Mustafa Kemal Atatürk.

Gözümüzün önünde gerçekleşen Rusya-Ukrayna savaşı kim haklı, kim haksız? İsrail-Filistin Lübnan savaşı kim haklı, kim haksız? Bağımsızlığını kendi isteği ile Ukrayna’ya veren Rusya, haksız ve orantısız bir savaş çıkararak on binlerce insanın ölümüne sebep olmuştur. İsrail ve Filistin Lübnan savaşı ise 1947 tarihinden sonra sürekli toprak satın alarak ülke kuran İsrail, daha sonrasında ise emperyalist güçlerden de aldığı destek ile orta doğuyu kan gölüne çeviren bir siyasi anlayış olmuştur.

Sonuç olarak, dünya var olduğu günden bu zamana kadar değişmeyen tek bir şey var o da “Haklı olan kazanmıyor, güçlü olan kazanıyor” Kendi topraklarını satmayacaksın, çok fazla ve kontrolsüz göçmen almayacaksın, savaş ile elde ettiğin toprakları geri verdiğinde ise yaptırım uygulamayacaksın. Yoksa açtığın bu savaşlar seni tarih içinde eli kanlı bir katil yapmaktan ileri götürmez. Tarih, siyasi partiler kanununu değiştirmeyenleri, Türkiye’de ki tüm siyasi partilere mensup delegeleri de tercihlerinden dolayı olumlu ya da olumsuz yargılayacaktır.
Adaletin asla tecelli edemediği bir dünyada yaşıyoruz. Adalet arıyorsan güçlünün yanında olacaksın, haksız da olsan kazanan sen olursun.

Medeni bir şekilde konuşamayan, tartışamayan biz insanoğlunun en büyük cezası ise güçlünün adaletinde adaletsizliği yaşayarak ölmek olacaktır.
Maalesef bu gerçek bir olgudur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Kanun Göçer Arşivi