Öngörüyoruz inşallah!

Seçimlere çok kısa bir zaman kaldı. Bir anlamda iktidarın karne alma günü yaklaşıyor. Bugüne kadar vaad edilenler nelerdi?

Öyle ya!

Yapacaklarını söyledikleri, uygulamaya koyacakları kuralları, kanunları yerine getiremeyenlerin, sahalara çıkıp “yaptık, yapıyoruz, yapacağız” nidalarını yeniden dinlemenin bir manası da yok.

***

Mevcut hükümetin 2011 yılının Haziran ayı seçim beyannamesini açtım ve neler olmuş neler olmamış yeniden bir göz attım.

Örneğin;

Seçim beyannamesinde 2023 yılında Türkiye’yi dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri yapacakları yazılıydı. İhracatını 500 milyar doların üzerine çıkarmış, 2 trilyon dolar milli gelir üreten tarihi ve değerleri ile barışık, mutlu, huzur içinde yaşayan insanların ülkesi olacaktık. 82 milyonu aşan bir nüfusla kişi başına milli gelir 25 bin dolara yükseleceğini öngörüyorlardı.

Oldu mu? Elbette hayır!

***

Ne yazık ki mutlu, huzur içinde yaşayan insanları olmadığımız gibi, olmanın hayallerini bile yitirmiş bir ülkenin vatandaşları olduk.

Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, 2022 yılının değerlendirmesini yaptığı programda 2023 yılını değerlendirirken şu cümleleri kurmuştu;

“Yüksek büyüme performansının etkisiyle 2022’de kişi başına gelirin 10 bin dolar seviyesini aşacağını öngördüklerini belirterek, “Ki bu, Orta Vadeli Program tahmininizin de üzerindedir. 2023 yılında da kişi başına gelirimizin inşallah daha da yükselerek 12 bin doların üzerine çıkacağını öngörüyoruz” demişti.

Ee ne oldu 25 bin dolar? Öngörüleri birden 12 bin dolara düştü!

***

Biraz daha geriye gidelim ve Nureddin Nebati bey’den önceki bakan Berat Albayrak’ın TBMM Genel Kurulunda 2020 yılı Hazine ve Maliye Bakanlığı Bütçe Görüşmeleri kapsamındaki konuşmasına bakalım.

Ne diyordu Berat Albayrak?

“Ekonomiyi küçültmeden, cari fazla vererek kapattığımız bir yıl olacak inşallah. Cari fazlanın yanında yine kronik alanlarımızdan birisini enflasyon olarak kabul ediyoruz. Şunu net şekilde bir kez daha söylemek istiyorum ki eğer büyük ve güçlü Türkiye ideali kurmak istiyorsak dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olmayı hedefliyorsak, enflasyonu kalıcı bir şekilde yüzde 5’in altına taşımamız lazım.

Bu kapsamda para politikalarımız ile maliye politikalarımız arasında güçlü bir uyumu tesis ettik. Attığımız her adımın, her düzenlemenin ya da finansal alandaki her kararın enflasyondaki etkisini inceleyerek hareket ediyoruz.”

***

Eski Bakan Berat Albayrak, “Para ve maliye politikalarının güçlü eşgüdümü ile mal ve hizmet pazarlarında rekabet ve verimliliği arttıracak yapısal reformlarla, enflasyonla mücadelede güçlü duruşumuzu sürdürecek ve enflasyonu kalıcı olarak tek haneli seviyelere indireceğiz. Bu çerçevede, yeni ekonomi programında enflasyonun 2020 yılında yüzde 8,5’e, program dönemi sonunda ise yüzde 4,9’a düşmesini hedefliyoruz.”

Diyerek, yine öngörmüşlerdi! Enflasyonumuz kaç?

Yani öngörülen hedefe bir türlü yaklaşamıyoruz.

İnşallah, maaşallah ile olmuyor demek ki...

***

Devam edelim...

İşsizlik oranı 2023 itibarıyla yüzde 5’e inecekti. Şimdi açıklanan yüzde 10,4

Yerli uçak çıkacaktı.

Doktor, sağlık personeli sayısı artacaktı.

Oysa şimdilerde, yetişmiş sağlık personelimiz daha iyi şartlarda çalışmak için Avrupa ülkelerinin kapılarını çalıyor. Sayın hükümetimiz de “giderseniz gidin” deyip, en acımasız sözlerle karşılık veriyor.

***

Seçim Beyannemesine devam edelim.

Diyor ki; “Tüm vatandaşların kaynaklarından eşit ve adil bir biçimde yararlanması ve herkesin hayat tarzına, kültürüne, inancına saygı gösterip kendilerini ifade edebilmelerine imkan sağlayacağız. Bunun için Ak Parti siyasetinde kendi insanından korkan, her farklılığı düşmanlık olarak gören, milletin sesine kulak vermeyen ceberrut siyaset anlayışına yer yoktur.”

Ne harika değil mi?

Ancak, öngörülen yine olmadı.

Kendi insanından korkan hükümet, Dünya Emekçi Kadınlar Gününde yürüyüş yapmak isteyen kadınlara biber gazı sıkmaktan çekinmedi. Medeni bir ülkede en demokratik hak olan yürüyüş ve gösterilerin yapılması engellendi.

Stadyumlarda,“Hükümet istifa” diye bağıran taraftarı susturmak için, seyircisiz maç oynatmayı çare olarak gördü. Deprem bölgesinde derdini anlatmak isteyen depremzedeler konuşurken mikrofonlar kesildi. Kısacası; milletin sesine kulak vermeyen, o sizden bu bizden diyerek her türlü ayrımcılığın yaratıldığı ceberrut sistem anlayışı ile karşı karşıya kaldık.

***

Oysa demokrasinin tanımını yaparlarken devamında şu sözler vardı;

“Demokrasi, insanın özgürlüğü için güvenliğin bir araç olarak kullanıldığı bir siyasal rejimdir. Ak parti, güvenlik için özgürlüğü feda eden bir anlayışı kesinlikle reddeder. Ak parti, bireylerin, farklı toplum kesimlerinin kendini özgürce ifade ettiği, haklarını aradığı ve başkalarıyla diyalog için tüm imkanların sağlandığı demokratik koşulları hazırlamıştır. Hedefimiz bu ortamın daha da geliştirilmesi ve gelecek nesillere aktarılmasıdır.”

Diye öngörülmüştü!

Hayal ettiğimiz ifade özgürlüğüne, haklarımızı arayacağımız demokratik koşullara bir türlü ulaşamadık. Özgürlük anlamında dünya ülkeleri arasında en geri basamaklara düşüyor ve en çok gazeteci hapseden ülke olarak listelerde yer alıyoruz.

***

Tütün, alkol ve uyuşturucu ile mücadele edilecekti.

Yine, 2015’te yüzde 23’ün, 2019’da yüzde 19’un, 2023’te yüzde 15’in altına indirileceği öngörülmüştü.

Dipnot olarak eklemekte yarar var; Geçtiğimiz günlerde, BM Uluslararası Narkotik Kontrol Kurulu, son açıkladığı uluslararası narkotik raporunda Türkiye’de tüm uyuşturucu kullanımından kaynaklanan ölümler içinde metamfetamin bağlantılı ölümlerin oranının 2018 yılında yüzde 6,2 olduğu, bu oranın 2020 yılında yüzde 31,2'ye yükseldiği kaydediğini rapora ekledi.

***

Obezite ile mücadele edilecekti. Beyannemede şöyle yazıyordu; “Bugün her 100 yetişkinin 32’si obezdir. Biz sağlıklı beslenme ve düzenli fiziksel faaliyeti teşvik edeceğiz. Obezite ile mücadeleyi küçük yaşlarda ve okul çapında başlatacağız.”

Gelelim günümüze; Artan hayat pahalılığından kilosu 300 liraya dayanan ete, her gün artan süt ve süt ürünlerine, yumurtaya ulaşmak bu kadar zorlaşmışken, sağlıklı beslenme ve obezite ile mücadele etmekten nasıl söz edilebilir?

***

Kısacası; Öngördükleri şeyler neydi, ne kadarı gerçekleşti? Bütün bunları yapmak için yeterli süreleri de olduğuna göre, yeniden vaad dinlemek abesle iştigal olur.

Oy kullanmaya giderken;

Beyin göçüne engel olmayıp, yetişmiş bilim insanlarımızı ülkeden kaçıranları, kapısına kelepçe vurulan Boğaziçi Üniversitesini, muhalefet liderini içeriye sokmayan TÜİK’i, çadır satan Kızılay’ı, İstanbul Sözleşmesinden çıkılmasını ve artan kadın cinayetlerini, “Kadınlar memur olamaz, mektebe gidemez”, “kadın sokakta gezecek bir şey değildir”, “kızını doktor yapmak allah’a harp açmaktır” diye fetva veren zatların cenaze namazında oy için saf tutanları unutmayacağım.

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi