Kızıl Goncalar

Yayınlandığı günden bu yana çok konuşulan bir televizyon dizisinin adı bu, Kızıl Goncalar.

Bazı cemaatler sosyal medya üzerinden, dizi de kirli propaganda yapıldığı gerekçesi ile “Toplumumuzun manevi dünyasına kasteden yayın ve yapımla, onlara yer veren kuruluş ve mecraları şiddetle kınıyoruz” diyerek bir bildiri yayınlamış. Diziyi kınayarak, ilgili kurum ve kuruluşların gerekli adımları atacacaklarına inandıklarını belirtmişler.

RTÜK tarafından incelemeye alınan, çekimler için önceden izin alınan yerlerin bazılarının iptal edildiği iddiasıyla gündeme gelen bu diziyi izlememek olmazdı.

***

Ancak bu dizinin neyi anlatmak istediği, hangi tarafı hangi tarafla karşılaştırmaya çalıştığı konusunda biraz şaşkınlığa düştüğümü belirtmeliyim.

Dizinin henüz ilk bölümü yayınladı. Aklımı karıştıran mevzulara geçmeden önce, kısaca konusundan bahsedeyim;

Bir kamyonun arkasında çocuk yaşta bir annenin doğum yapması ile başlıyor. Anlaşılıyor ki, ikiz olduğu hastanede anlaşılmayan bu bebeklerden biri, babaya öldüğü söylenerek hastanede bırakılmış. Hastanenin psikiyatri servisinde çalışan iki doktor bu kız bebeği sahiplenip, büyütme kararı alıyorlar.

İkinci bebek sürpriz bir şekilde o kamyonun arkasında dünyaya geliyor.

***

Deprem bölgesinden İstanbul’a getirilen aile, beraberlerinde genç kızlarıyla birlikte kendilerine “Faniler Tarikatı” ismini veren bir dergaha geliyorlar. Zikirler yapılırken gösteriliyor. İnsanlara seslenirken, isim kullanmıyorlar. “Fani” diye sesleniyorlar. Erkekler cübbeli, sarıklı, sakallı. Kadınların ise hepsi siyah çarşaflı, ve kafir olarak görülüyorlar.

***

Deprem bölgesinden gelen ailenin kızı, yolda okula giden türbanlı kızları görüyor. İmrenerek bakıyor. Annesine kızların kıyafetlerinin ne kadar güzel, çoraplarının ne kadar kalın olduğundan hayranlıkla bahsediyor. Şehirde İmam Hatip Lisesinde okunabildiğini, burada matematik dersinin de olduğunu vurgulaması ise ayrıca bir tuhaf geldi bana.

Peki bu ülkenin laik, cumhuriyetçi eğitim veren, ilim ve bilim adamı yetiştiren liselerine, üniversitelerine ne oldu?

İzleyicinin, İmam Hatip Lisesi ile Kuran kursları arasında bir taraf olmasının beklenmesi hususu da ayrıca düşündürücü değil mi sizce?

***

Yeniden diziye dönersek;

Babanın İmam Hatip Lisesi için de müsaadesi yok!

Memlekette düzenin bozulduğunu söyleyerek, kızının hafızlığının bozulacağından endişe ettiğini söylüyor ve bir an evvel kuran kursuna başlaması gerektiğinin altını çiziyor.

Anne okul bahsini açtığında baba sinirlenerek şu cevabı veriyor; “Nereden çıkartıyorsunuz bunları? Ne mutlu bize efendi hazretlerimizin yanına geldik. Kızımızın da ahireti kurtuldu inşallah!” Baba, imam hatip lisesinde öğretmenlik yapan bacısından da kafir olarak bahsediyor.

***

Depremzede aileyi karşılayan hanım, aileyi teselli ederken şu cümleleri kullanıyor; “Her imtihan dirlik imtihanıdır. Her musibet imanımızı katmerlemek için bir fırsat!”

Bu teselli cümlelerinden ne anlamamız gerek o zaman? Binlerce insanın enkaz altında kalması, kalanların evsiz-barksız, işsiz, aşsız kalması “imanımızı ne kadar katmerleyebilir?”

***

Bu aileye küçük bir ev tahsis ediliyor. Anahtar verilirken, sarıklı cübbeli görevli buranın vakıf malı olduğunu, buradan kira alacaklarını söylüyor. Depremzede babaya civar mahallelere yardım olarak taşınan erzakların nakliyesi için şöforlük teklif ediyor. Efendi hazretlerinin yanında olmaktan mutlu olan baba bu görevi kabul ediyor ve eşinin de, börek imalatı yapan İdris efendinin yanında çalışabileceğini söylüyor.

Yalnız ilk günden işine son veriliyor. Çünkü, muhterem(!)İdris efendi, tamamı tesettürlü hanımlardan oluşan elemanlarından, tereyağ yerine, böreklerde ne olduğu belli olmayan bir yağ kullanmalarını istiyor. Buna karşı gelen depremzede kadının da işine son veriliyor.

***

Bir de hastanede psikiyatri servisinde genç bir kız var. O tesettürlü değil, fakat babası tarafından tacize uğrayan bir kız...

Dikkat çeken olaylardan diğerleri ise şöyle;

-Bu sarıklı-cübbeli tarikat mensupları, devletin kurumlarıyla gayet iyi ilişkiler içinde,

-İstedikleri kişi için, istedikleri izinleri, raporları alabiliyorlar. Adli suçu olan birinin gözlem kararını bir çırpıda kaldırabiliyorlar,

-Hastanenin Başhekimi, psikiyatri doktorunu “Sadi Hüdai efendiyi” üzmüş olmasından dolayı fırçalıyor,

-Verilen kuran kurslarında, çocuk yaşta hocalık yapan kız, kendinden küçük çocuklara kızıp tokadı basıyor. Bu kadar küçük yaşta hurafelerle beyinleri yıkanan, şiddet gören çocuklardan nasıl bir nesil yaratacağız, o da ayrı bir dram!

-Fakirlik, yokluk, sınav sistemi, doktorların Avrupa’ya göçü de dizide değinilen konular arasında...

***

Muhafazakar kesimin tepkisini çeken dizinin ilk bölümünün ana hatları böyle. Sonraki bölümlerde gelişmeler nasıl olacak, bize ne anlatmak istiyorlar izleyip göreceğiz.

Özgü Namal, Özcan Deniz’in başrollerinde olduğu dizinin senaryosunu Şükrü Necati Şahin yazmış. Faruk Turgut’un yapımcılığını üstelendiği dizinin yönetmeni Ömür Atay.

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi