İzmir’in güzel tatil beldeleri

Yaz mevsimi yavaş yavaş yerini sonbahara bırakmaya hazırlanırken, bir sabah hızlandırılmış kısa gezi kararıyla kendimi İzmir’in şirin ilçesi Urla’da buluverdim. Elbette devamında Seferihisar ve buranın en güzel mahallesi olan Sığacık’ı ziyaret etmeden dönülmez.

***

Bu güzel yerleri daha önce de gezmiş olmama rağmen, hala “bunu görmemiştim, bilmiyordum” diyebilmek ise beni fazlasıyla mutlu eden şeylerden oldu. Tarih ve Sanat dolu bir günün içinde geçen harika anlardan herkese merhaba diyerek, bu kısa gezinin bana öğrettiklerinden ve hatırlattırdıklarından bahsedeyim.

Genellikle Urla, Seferihisar, Sığacık denince ilk akla gelen tatil beldesi olsa da, geçmişten gelen izlerle, günümüze ışık tutuyor. Okuyacağınız bilgilerin rehbersiz olarak buraları gezmek isteyenler için faydalı olacağını umuyorum.

***

Eski adı Klazomenai olan Urla, 12 İon kentinden biri. Karantina Adası üzerinde bulunan Urla, Ege Bölgesinin en eski yerleşim yerlerinden.

Burada yapılan kazılar ve araştırmalar sonucunda, 3500 yıldır uluslararası ticaretin burada süregeldiği tespit edilmiş.

Kelime olarak İtalyanca “quarantena”dan gelen karantina , 40 gün anlamına geliyor. Uluslararası ticaretin gerçekleştiriliyor olması sebebiyle, birçok salgın hastalık, mürettabatla, yolcularla birlikte deniz yoluyla taşındığından, bu ada, önlem olarak Osmanlı İmparatorluğu döneminde kolera ve veba salgınlarının önüne geçmek amacıyla Fransızlar’a yaptırılmış. Gelen gemiler önce bu ada da 40 gün dezenfekte ediliyor ve hastalıkların önüne geçmeye çalışılıyormuş. Daha sonraki günlerde karantina süresi beş güne düşürülmüş. Sit alanı kapsamındaki ada’nın önümüzdeki zamanlarda müzeye çevrilmesi düşünülüyor. Şu anda ziyarete açık değil.

***

Kentin bir diğer önemi, M.Ö. 6.yüzyıla ait olduğu düşünülen zeytinyağı işliğinin burda bulunmuş olması. Yapılan kazılar sırasında, zeytinin içerdiği su ve ayrıştırma işleminde kullanılan sıcak suyun karıştığı zeytinyağını ayrıştırmaya yarayan kaplar, zeytini ezmek için kullanılan el havanları, öğütme taşları bulunmuş. Bunlar büyük ölçekli yağ üretiminde, evlerin ihtiyacını karşılayacak aletlerdenmiş.

***

Ancak Urla’da ortaya çıkarılanlar, büyük üretime yönelik. Urla’da kazısı tamamlanan zeytinyağı işliği, dünyada bugün de kullanılan teknolojinin 2600 yıl önce ilk defa bu bölgede geliştirildiğini kanıtlamış. Yine kazılarda bulunan amphoraların, zeytinyağı ve şarap depolanmasında, taşınmasında kullanılmış olması, M.Ö. 6. yüzyılda kentte dış ticaretin gelişmiş olduğunun ispatı olmuş.

***

Urla’da meydanda bulunan bir heykelin önünde duruyorum. Heykelin başında ay-yıldızlı bir kalpak ve sol omuzunun üzerinde bir top bulunuyor. Urla Belediyesi tarafından yaptırılan bu heykel, Çanakkale Savaşının ilk destanını yazan Urla’lı kahraman polis Ali Fehmi Efendi’ye ait.

Binlerce isimsiz kahramanı barındıran topraklarımızda yaşamış Ali Fehmi Efendi’nin hikayesi de şöyle;

Urla limanında bulunan, Beyrut ve Kınalıada isimli iki vapuru teslim almak isteyen ingilizlere karşı direnen kaptanlar gemileri ateşe verirler. Urla İskelesinde görevli olan polis memuru Ali Fehmi Efendi, bir sandala atlar ve alevler içinde kalmış gemide bulunan topu yerinden söker, olağanüstü bir güçle omuzlar. Düşman gemilerinden atılan gülleler de onu durdurmaz. Fehmi Efendi, bu topların ülkemizin kurtuluş mücadelesinde düşmana karşı kullanılabileceğini düşünerek, büyük bir azimle karaya çıkarır. Kıyıya taşıdığı topla açılan ateş sayesinde düşman gemileri Urla’ya yanaşamaz.

Kurtuluş mücadelesinde can veren kahramanlarımızın ruhları şad olsun...

***

Buranın en önemli isimlerinden biri de, 20.yüzyılın en önemli şairlerinden, 1963 yılında Nobel Edebiyat ödülü alan Urla’lı Şair-Diplomat Yorgo Seferis. 1914 yılında ailesiyle Atina’ya taşınan şairin evi, günümüzde aynı adla faaliyet gösteren bir otel olarak çalıştırılıyor.

***

Sahil boyunca yürürken, içinde iki heykel bulunan bir park karşımıza çıkıyor. Bu kadar kısa sürede, savaş yıllarından, kahramanlardan, şairden devam ederken geçtiğim duygu dalgalanmaları, şimdi yerini bir hüzünlü şarkıya bırakıyor. “Eşyalar toplanmış seninle birlikte, anılar saçılmış odaya her yere, kadınım” şarkısı bu. Terkedilmiş bir adamın kadınına yaktığı bir ağıt gibidir bu şarkı.

Evet, bu iki heykelde İzmir’de doğmuş, vasiyeti üzerine yine İzmir’e gömülen, buğulu sesli yorumcumuz Tanju Okan’a ait.(1938-1996)

***

Bu şarkının nasıl ortaya çıktığını merak edenlere kısa bir hatırlatma yapayım. Geçtiğimiz yıllarda bu aşkın film olarak çekilmesi planlanıyordu. Ne aşamada olduğunu bilmiyorum ama hüzünlü bir yapıt olacağından kuşkum yok. Tanju Okan imkansız bir aşka tutulur. Kızın ailesi bu birlikteliği onaylamaz ve kızlarını yurt dışına yollarlar. Tanju Okan kendini alkole verir.

Tanju Okan, arkadaşı Mehmet Teoman ile oturmuş, Fransız-İtalyan asıllı şarkıcı Serge Reggiani’yi dinlerken “kadınım” şarkısının sözleri ortaya çıkar. Bu arada Serge Reggiani’nin “T’AS L’AIR D’UNE CHANSON” adlı şarkısını açıp dinlemenizi tavsiye ederim. Sanki aynı duygularla söylemiş ikisi de...

Peki bu kadar sevgi ve aşk önünde ne durabilir? Tüm engelleri aşarak kavuşup evlenirler. Fakat neden bilinmez, bu evlilik sadece 14 ay sürer.

Eğer gerekli izinler alınır da, film yapılırsa nedenini hepimiz görürüz belki...

***

Haydi Seferihisara’a ve oradan Sığacık’a geçelim...

Bu küçük ve sakin tatil beldesi, Türkiye’nin 18 sakin şehrinden(Cittaslow)birisi olan Seferihisar’ın güzel bir mahallesi. Seferihisar, mandalina bahçeleri, zeytinlikler ve enginarıyla meşhur. Bir süredir her yıl Nisan ayında Enginar Festivali düzenleniyor.

Sığacık; 1522 yılında inşa edilmiş bir Osmanlı Kalesi olan Sığacık kalesi ve Teos Antik kenti sınırları içinde bulunuyor.

Sığacık kalesinin Selçuklular döneminde yapıldığı tahmin ediliyor. Aydınoğulları ve Osmanlılar döneminde bakım gören kalenin en önemli tadilatını, Rodos seferine hazırlık olması amacıyla, Kanuni Sultan Süleyman yaptırmış.

Ne yazık ki kale çok iyi durumda değil. Çevresinde yer alan objelerden fark edilmiyor bile.

Burada, son derece renkli olan sanat sokağında dolaşıp, ev yapımı yiyeceklerden tadabilir, el işçiliği ile üretilen ürünlerden alabilirsiniz. Sahil boyunca restaurant ve çay bahçelerinde güzel bir manzara eşliğinde yemeğinizi yiyebilirsiniz.

Seferihisar’a ve Urla’ya gelenlerin mutlaka görmesini öneririm.

Keyifli gezileriniz olsun

Sevgiyle kalın

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sevim Güney Arşivi